Haçlı Seferleri ve Soğuk Harp
Batılıların geçen asırlarda ve günümüzde İslam ülkelerine karşı tatbik ettikleri yayılmacılık ve sömürgecilik hareketleri, İslam dinine saldırmaları ve Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak için yaptıkları bütün dejenerasyon faaliyetleri, geçmişteki haçlı seferlerinin halen soğuk harp, kültürel ve ekonomik harp olarak devam ettiğini göstermektedir.
En önemlisi dini olmak üzere, siyasi, sosyal ve iktisadi sebeplere dayanan Haçlı seferlerini Papa İkinci Urbanus, 1095 yılında toplanan Clermont Konsili'nde yaptığı konuşmayla başlatmıştır. Asırlarca devam edip, milyonlarca insanın can kaybına, devletlerin yıkılıp ülkelerin tahrib olunmasına sebeb olmuştur.
Doğu Hıristiyanlığının temsilcisi Bizans İmparatorluğu (395- 1453 ), 1071 yılında Selçuklu Devleti (1038- 1194) ile yaptığı Malazgirt Savaşında yenilince, Türklere Anadolu kapıları açıldı. Selçuklu akıncıları, birkaç sene içinde Ege, Akdeniz ve Marmara kıyılarına ulaştılar ve Bizans'ın başkenti olan İstanbul'u zorlamaya başladılar. 1075'te Türkiye Selçukluları Devletini kurup, İznik'i başkent yapmaları, Avrupa'nın en büyük Hıristiyan devleti olan Bizans'ı kökünden sallamaya başladı. Bu durum Avrupalıları telaşa düşürdü çünkü Bizans'ın düşmesi Türklerin Avrupa'ya hâkim olmasına yol açacaktı. Bunun önüne geçilip, Türklerin durdurulması gerekiyordu. Hatta Anadolu dâhil bütün Ortadoğu'dan atılmalıydılar. İkinci büyük sebeb ise, iktisadiydi. Avrupa, 11. asırda müthiş bir fakirlik içindeydi. Kralların sarayları bile taş yığınlarından ibaretti. Altın, gümüş ve değerli madenlerin birçoğu Türklerin ve doğu kavimlerinin elindeydi. Avrupa, en ibtidai maddeler için bile doğuya muhtaçtı. Ziraat çok ilkel usullerle yapılıyordu. Sulama sistemi yoktu. Fransa, Almanya, Venedik gibi büyük sayılan Avrupa devletlerinin senelik geliri, en mütevazı Türk beylerinin gelirlerinden azdı. Halk, önüne gelenin yağma ve talanından bıkmış, bir asilzade veya eşkıya tarafından öldürüleceği günü bekliyordu.
Bu sırada Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah vefat etmiş, iç karışıklıklar baş göstermişti. Şiî-Fâtımî Devleti, Selçukluların amansız düşmanı olup, Hıristiyanların müttefikiydi. Bütün bunlar, Papa İkinci Urbanus'u Hıristiyanları birleştirerek Müslümanların üzerine saldırtmaya teşvik ediyordu. Böylece, bu papaz, Kudüs şehrini, Türklerin elinden almak için faaliyete başladı. Sadece Pierre L'Ermite isminde yoksul bir Fransız keşişi, etrafına 50.000 Fransız toplamıştı. Bunlar, Almanya'ya gelince, kendilerine 50.000 Alman serserisi daha katıldı. Macaristan'da ve Balkanlarda daha da çoğalan bu çapulcu ordusu, 1096- 1270 seneleri arasında tertiplenen sekiz Haçlı seferinin ilk ordusu oldu.
Birinci Haçlı Seferi (1096- 1099): Papaz Pierre L'Ermite ve şövalye Yoksul Gautier öncülüğünde İstanbul'a gelen bu topluluk, Bizans İmparatoru tarafından hemen Anadolu'ya geçirildi. Bunlar doğunun zenginliklerine kapılıp yağma ve tahribatlar yaparak yerli ahaliye zulmettiler. Anadolu Selçuklu sultanı birinci Kılıç Arslan İznik önlerinde bu ilk haçlı kuvvetlerini durdurarak kılıçtan geçirdi. Bunların arkasından aşağı Lorraine dükü Gedefroi Bouillon'un komutasındaki haçlı ordusu yola çıktı bu orduda birçok ünlü şövalye, soylu kont ve dukalar vardı. Avrupa'nın bütün imkânları kullanılarak hazırlanmış olan bu ordu, 600.000 kişiden müteşekkildi. Almanya'nın Rhein kıyılarında 10.000 Yahûdiyi kılıçtan geçiren bu Haçlı ordusu, İstanbul'a doğru gelirken, ülkesinde de yağma ve katliam yapılmasından endişe eden Bizans İmparatoru Aleksios Komnenos, onlarla anlaştı. Haçlılar, erzak ihtiyaçlarının temini karşılığında, Anadolu'da aldıkları yerleri Bizans'a vereceklerdi. Antlaşma sonrası Anadolu'ya geçen Haçlılar, 1097 senesi Mayıs ayında Türkiye Selçuklularının başşehri İznik'i kuşattılar. Kanlı çarpışmalar iki taraftan da ağır kayıplara sebeb oldu. Altı yüz bin kişilik Haçlı ordusu karşısında verdiği kayıplara dayanamayan Birinci Kılıç Arslan, çarpışarak geri çekildi. İznik, Bizans'ın eline geçti. Eskişehir istikametinden Anadolu'ya giren Haçlı ordusuna karşı Sultan Birinci Kılıç Arslan (1092-1107) yıpratma savaşlarına başladı. Anadolu'da Haçlıları en stratejik bölgelerde yakalayıp, ani baskınlarla imha hareketlerine girişti, pek çoğunu kırdı. Haçlıların yanında, Bizans İmparatoru da, durumdan faydalanarak Türkiye Selçuklularının batı bölgelerindeki topraklarını işgal etti. Ermeniler ise, Türklerin Haçlılarla uğraşmalarını fırsat bilip, Toroslara bir müddet hâkim oldular. Altı yüz bin kişilik kuvvetle Anadolu'ya geçen Haçlılar, Türklerin imha hareketi sonucu Antakya Kalesi önlerine geldiklerinde 100.000'e inmişti. 1097 yılı Ekim ayında Antakya'yı kuşatan Haçlılar, kale içindeki Hıristiyan ahaliden birinin ihaneti sonucu dokuz ay sonra, Haziran 1098'de şehre girebildiler. Musul Atabeği Kürboğa Beyin kumandasındaki Müslüman-Türk ordusu, Antakya'yı Haçlılardan geri almak için teşebbüse geçti. Fakat şehir alınmak üzereyken aralarında çıkan fitne başarısızlığa yol açtı. Haçlılar yaptıkları huruç hareketiyle bu Müslüman ordusunu dağıttılar.
Antakya'yı alan Haçlılar, kırk bine düşen kuvvetleriyle Kudüs'e hareket ettiler. Şiî-Fatımîlerin elinde olan şehir, kısa sürede haçlıların eline geçti. Müslüman, Mûsevi ve Hıristiyanların yaşadığı ve her üç din mensuplarınca da mübarek olan Kudüs, Haçlıların eline geçince, büyük bir katliama uğradı. Yetmiş bin Müslüman ve Yahûdiyi, mabetlere sığınan kadınlar ve çocuklar dâhil, acımasızca kılıçtan geçirdiler. Şehrin sokakları kan ve cesetlerden geçilmez oldu. Birinci Haçlı Seferi neticesinde Kudüs'te Katolik Latin Krallığı; Antakya ve Urfa'da birer Haçlı devleti kuruldu. Hıristiyanlar Ortadoğu'yu bu vesile ile tanıyıp, Doğu Akdeniz kıyılarına yerleştiler. Müslümanlarca Mekke ve Medine'den sonra en mübarek şehir olan Kudüs'ün, Şiî-Fatımîlerce Haçlılara teslimi büyük üzüntüye yol açtı. Müslümanlar, Haçlıları Ortadoğu'dan atmak için hemen teşebbüse geçtiler. 1144 senesinde Musul Atabeği İmâdeddîn Zengî, Urfa'yı geri aldı. Bu durum İkinci Haçlı Seferine sebeb oldu.
İkinci Haçlı Seferi (1147- 1149): Urfa'nın Müslümanlar tarafından geri alınması üzerine, papa Eugenius'un teşviki ve papaz Saint Bemard'ın propagandası neticesinde İkinci Haçlı Seferi başlatıldı. Seferin komutanlığını Yedinci Louis ile Almanya İmparatoru Üçüncü Konrad yapıyordu. Alman İmparatoru komutasında 75.000 kişilik ilk kafile, Konya Ovasına geldi. Bu ordu, Türkiye Selçukluları Sultanı Birinci Mes'ûd tarafından imha edildi. Alman İmparatoru canını zor kurtararak, beş bin kişiyle İznik'e sığındı. Fransa Kralı Yedinci Louis, 150.000 kişi ile yola çıktı. Alman İmparatorunun geriye kalmış döküntü kuvvetleriyle İznik'te birleşti. Bu kalabalık orduya karşı meydan muharebesi yapmayı uygun bulmayan Sultan Mes'ûd, Haçlıları Toroslar geçidine çekti. Burada büyük kayıplara uğratılan Haçlıların artıkları Antakya'ya sığındılar. Şam'ı muhâsara ettilerse de, Türkler tarafından mağlup edildiler.
Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192): Selahaddîn Eyyûbî, Şiî-Fâtımî Devletini ortadan kaldırıp, Eyyûbî Devletini kurduktan sonra, Haçlılara karşı harekete geçti. 1097 senesinden beri Haçlıların elinde bulunan Kudüs'ü, 1187 senesinde Hattin Zaferinden sonra ele geçirdi. Hıristiyanların birkaç kıyı şehir hariç, Ortadoğu'dan atılmaları, Avrupalıları endişelendirdi. Papa üçüncü Clemens'in teşvikiyle Fransa ve İngiltere Kralları ile Alman İmparatoru, Üçüncü Haçlı Seferine katıldılar. Sonu hezimet olmasına rağmen, Avrupa'nın en ünlü kral, imparator ve kumandanlarının katıldığı bu sefer meşhurdur.
Alman İmparatoru Friderich Barbarossa, kara yolu, Fransız Kralı Philippe Auguste ile İngiliz Kralı Arslan Yürekli Richard deniz yoluyla hareket ettiler. Alman İmparatoruna, Türkiye Selçukluları Sultanı İkinci Kılıç Arslan, elçileriyle Anadolu'ya girmemesini teklif etmişse de, kabul etmedi. Türkleri dinlemeyen İmparator Friderich Barbarossa, ordusunun büyük bir kısmını Selçuklu askerlerinin elinde kaybetti. Sonunda, Akdeniz'e ulaşamadan nehirde boğuldu. Başsız kalan ve ağır zayiat veren haçlılar, perişan bir vaziyette Filistin'e ulaştılar. İngiltere Kralı, deniz yoluyla Kıbrıs'a varıp, Bizans valisini adadan kovarak Latin Krallığını kurdu; Kıbrıs'tan Akka'ya geçen Arslan Yürekli Richard ve deniz yoluyla Akka'ya varan Fransız Kralı, uzun süren muhasaradan sonra kaleyi aldı. Kudüs'ü yeniden almak için savaştılarsa da muvaffak olamadılar. Fransa ve İngiltere kralları, acı tecrübeler ve ağır kayıplar neticesinde Kudüs'ü alamayacaklarını anlayınca, ülkelerine döndüler.
Dördüncü Haçlı Seferi (1204): Papa Üçüncü İnnocentius'un çağırısı, Foutges de Neville'nin propagandası neticesinde Bonifacio'nun tertib ettiği bu Haçlı seferine Almanya İmparatoru Altıncı Heinrich katıldı. Papanın itiraz etmesine rağmen Haçlılar, Venedik gemileriyle İstanbul önüne geldiler. 1204 yılında Ortodoks Bizanslılardan İstanbul'u aldılar. Şehrin zenginliği, Katolik Hıristiyanları şaşkına döndürdü. İstanbul'u yağmalayıp, tahrib ettiler. Dindaşlarına her türlü zulmü, her çeşit kötülüğü yaptılar. Bizans İmparatoru, tahtını İstanbul'dan İznik'e taşıdı. Bu olay, Bizans tarihinde ilk defa oluyordu. Nihayet İstanbul'da 1261 senesine kadar devam eden ''Latin İmparatorluğu'' kuruldu. Bu sefer sonunda Venedik ve Ceneviz Devletleri, Yakındoğu'da, büyük nüfuz ve toprak parçaları elde edip zenginleştiler. Haçlılar, dindaşları olan İstanbul'un Ortodoks Hıristiyanlarına çok zulüm ve eziyet yaptılar. İstanbul'un sanat eserleri, zengin olmak hırsıyla tahrib edildi, evler yağmalanıp, binlerce İstanbullu şehrin tarihinde görülmemiş insanlık dışı tecavüzlere uğradı, soyuldu ve işkenceyle öldürüldü. Dördüncü Haçlı Seferinden, Müslümanlardan ziyade, Ortodoks Hıristiyanlar zarar gördü.
Beşinci Haçlı Seferi (1217- 1221): Papa Üçüncü Honorius'un teşvikiyle Macar Kralı İkinci Andrias, Kuzey Avrupa'dan gelen Haçlılarla, 1217 senesinde Akka'ya geldi. Kral Andrias, Müslümanlar karşısında dayanamayınca, geri döndü. Geride kalanlar Dimyat'a saldırıp, şehri aldılar. Daha sonra Kahire'ye yöneldilerse de Eyyûbîler tarafından bozguna uğratılıp, dağıtıldılar.
Altıncı Haçlı Seferi (1228- 1229): Papa Dokuzuncu Gregorius'un teşvikiyle Alman İmparatoru Üçüncü Frederich tarafından tertib edildi. Alman İmparatoru Kudüs'e kadar geldi. Eyyûbî Sultanı Melik Kâmil'in dış baskılardan bunaldığı bir devrede, Haçlıların Kudüs'e gelmeleri antlaşma zemini doğmasına sebeb oldu. Antlaşma ile Kudüs Haçlıların eline geçti. Fakat Türkler tarafından mağlub edilmeleri neticesinde şehir, tekrar Eyyûbîlere teslim edildi.
Yedinci Haçlı Seferi (1248-1254): Kudüs'ün Müslümanlar tarafından alınması üzerine, Fransa Kralı St.Louis tarafından tertib edildi. Mısır'da yeni kurulan Memlûklüler, Haçlıları 1250 senesinde, Mansure Meydan Muharebesinde mağlub edip, Fransa Kralını da esir aldılar. Haçlılar dağıldı. St. Louis, Dimyat'ı Müslümanlara verip ülkesine döndü.
Sekizinci Haçlı Seferi (1268 -1270): Antakya'nın Müslümanlar tarafından fethedilmesi ve Yedinci Haçlı Seferinin öcünü almak için Fransa Kralı St. Louis tarafından tertib edildi. Bu seferin hedefi, Kudüs olmayıp, Akdeniz kıyılarındaki Müslüman denizciler üzerineydi. St. Louis, Tunus'a çıktıysa da, salgın hastalıktan öldü. Fransa ordusu geri döndü. Bu sefer de başarısızlıkla sonuçlandı.
1096- 1270 seneleri arasında, Müslümanlara karşı tertib edilen Haçlı seferleri sonucunda bir takım Latin devletleri kuruldu. Bunlar, Kudüs Krallığı, Kıbrıs Krallığı, Trablus Kontluğu, Antakya Prensliği, Urfa Kontluğu, İstanbul Latin İmparatorluğu, Mora Prensliği, Atina Dukalığı, Kefalonya Kontluğu, Naksos Dukalığı, Saint Jean Şövalyeleri idi. Bu Latin devletleri Türkler tarafından ortadan kaldırıldı ve Haçlılardan hiçbir iz bırakılmadı. Fakat Haçlı seferleri, 1270 senesinde son bulmuş değildir. Her zaman Hıristiyanlar, Müslümanlara karşı askeri kuvvet birleşiminin yanında; siyasi, kültürel ve ekonomik alanlarda da cephe birliği içinde olmuşlardır.
Asırlarca devam eden Haçlı seferleri sonucu, pek çok kan döküldü ve milyonlarca insan can verdi. Nice ülkeler harab oldu. Dini, siyasi, sosyal, kültürel, iktisadi birçok hadiselere sebeb oldu. Müslümanlara karşı savaşa katılmaya teşvik için Avrupa'da birçok Hıristiyan tarikatları kuruldu. Seferlere iştirak için Avrupalıların dindarına, maceraperestine, işsiz-güçsüzüne ayrı ayrı vaatlerle propaganda yapılıp, Müslümanların karşısında bütün bunların boş çıkması neticesinde papalığın ve kiliselerin otoritesi sarsıldı.
Bu seferler sonunda Hıristiyanlar, Müslümanları yakından tanıdılar. Muharebe meydanlarında aslanlar gibi cesûrane dövüşen Müslümanların, aslında çok merhametli, iyiliksever, misafirperver olduklarını yakından gördüler. Müslümanların, papazların bahsettikleri gibi olmaması, Avrupalı Hıristiyanların daha önceki düşüncelerini değiştirdi.
Papalık, bu seferlerin masraflarını karşılamak gayesiyle Hıristiyanların rûhânî işleri için vergi almak adetini çıkardı. Bulunduğu çevrenin kilisesine vergisini vermeyenler Hıristiyanlıktan aforoz edildi. Misyonerler faaliyetlerini artırıp, Asya ve Afrika'da Hıristiyanlığı yaymaya çalıştılar.
Haçlı seferlerine katılan şövalyelerin Müslümanlar karşısında güçsüzlüğü anlaşılınca, derebeylik idaresi zaafa uğradı. Merkezi otoritenin hâkimiyeti artıp, Avrupa'da krallık rejimi kuvvetlendi. Köle durumundaki köylü, toprak sahibi efendilerinden arazi alarak, mal mülk sahibi oldu. Avrupa'da aralarında büyük eşitsizlik ve adaletsizlik uçurumu bulunan sınıflar arasındaki fark kısmen azaldı.
Doğu sanat ve medeniyetini tanıyıp, İslamî eserlere hayran olan Haçlılar, Müslümanlardan sanat ve teknik alanda birçok yenilikleri ve keşifleri öğrendiler. Pek çok eseri yağmalayarak Avrupa'ya kaçırdılar. Bu ise Avrupa'da ilim ve tekniğin gelişmesine sebeb oldu. Müslümanlardan kâğıt ve pusulayı da öğrenen Haçlılarda gemicilik çok gelişti. Venedik, Cenova, Marsilya, Pisa gibi Akdeniz limanlarının önemi artıp, ticârî faaliyetler hız kazandı. Bu şehirler serbest bölgeler mahiyetini alıp, Batı ve Doğunun ticareti gelişti.
Haçlı seferleri neticesinde Müslümanlar, Bizanslılar ve Yahûdiler çok zarar gördü. İslam ülkeleri ve devletleri harab oldu. Yüz binlerce Müslüman; Anadolu, Mısır, Suriye ve özellikle Kudüs'te kılıçtan geçirilip, yerleşim alanları yağmalanarak yakılıp yıkıldı. Kadınlar ve çocuklar bile hunharca öldürüldü. Haçlıların kılıcından sadece Müslümanlar değil, Yahûdiler, özellikle Ortodoks Bizans da nasibini aldı. İstanbul'un zenginliğine hayran kalan Latin Katolikler, şehrin sanat eserlerini zengin olmak hırsıyla yağmaladılar. Ortodoks ahaliye saldırıp mal, can ve ırzlarına ziyadesiyle zarar verdiler. İstanbullular şehri terk etmek zorunda kaldı. Haçlı zulmü o kadar arttı ki, asırlardır İstanbul'da bulunan Bizans İmparatorluk tahtı şehirden çıkarılıp, önceden Türkiye Selçukluları Devletinin başşehri olan İznik'e taşındı. Bizanslılar 1261 senesinde tekrar İstanbul'u Haçlılardan geri aldılar.
Haçlı seferleri neticesinde, İslam medeniyetini tanıyan Avrupa'da ilim ve teknikte gelişmeler olup, merkezi otoritenin kuvvetlenmesi yanında, Müslümanlara karşı asırlarca devam edecek askerî, siyâsî, iktisâdî ve kültürel politikalarını da tesbit edilip, safha safha tatbikine sebeb olmuştur.
Osmanlı Devletine ve diğer Müslüman devletlere karşı, 1364 Sırpsındığı, 1389 Birinci Kosova, 1396 Niğbolu, 1444 Varna, 1448 İkinci Kosova, 1453 İstanbul, 1538 Preveze, 1571 Kıbrıs, 1683 Viyana Kuşatması, Osmanlı Devletinin yıkılması ve 1919-1922 İstiklal mücadelemizde Haçlılar ittifak edip, Müslümanlara karşı cephe aldılar. Hatta Kudüs'ün elimizden çıkması üzerine müttefikimiz olan Almanlar bayram yaptılar.
Batılıların geçen asırlarda ve günümüzde İslam ülkelerine karşı tatbik ettikleri yayılmacılık ve sömürgecilik hareketleri, İslam dinine saldırmaları ve Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak için yaptıkları bütün dejenerasyon faaliyetleri, geçmişteki haçlı seferlerinin halen soğuk harp, kültürel ve ekonomik harp olarak devam ettiğini göstermekte, bugün bile pek çok eserimiz çalınarak batıya kaçırılmaktadır. Aksine batıdan ülkemize kaçırılmış bir tek eser bile görülmemiştir. Batı her hususta bunu bugün bile tatbik etmektedir.
Batılıların geçen asırlarda ve günümüzde İslam ülkelerine karşı tatbik ettikleri yayılmacılık ve sömürgecilik hareketleri, İslam dinine saldırmaları ve Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak için yaptıkları bütün dejenerasyon faaliyetleri, geçmişteki haçlı seferlerinin halen soğuk harp, kültürel ve ekonomik harp olarak devam ettiğini göstermektedir.
En önemlisi dini olmak üzere, siyasi, sosyal ve iktisadi sebeplere dayanan Haçlı seferlerini Papa İkinci Urbanus, 1095 yılında toplanan Clermont Konsili'nde yaptığı konuşmayla başlatmıştır. Asırlarca devam edip, milyonlarca insanın can kaybına, devletlerin yıkılıp ülkelerin tahrib olunmasına sebeb olmuştur.
Doğu Hıristiyanlığının temsilcisi Bizans İmparatorluğu (395- 1453 ), 1071 yılında Selçuklu Devleti (1038- 1194) ile yaptığı Malazgirt Savaşında yenilince, Türklere Anadolu kapıları açıldı. Selçuklu akıncıları, birkaç sene içinde Ege, Akdeniz ve Marmara kıyılarına ulaştılar ve Bizans'ın başkenti olan İstanbul'u zorlamaya başladılar. 1075'te Türkiye Selçukluları Devletini kurup, İznik'i başkent yapmaları, Avrupa'nın en büyük Hıristiyan devleti olan Bizans'ı kökünden sallamaya başladı. Bu durum Avrupalıları telaşa düşürdü çünkü Bizans'ın düşmesi Türklerin Avrupa'ya hâkim olmasına yol açacaktı. Bunun önüne geçilip, Türklerin durdurulması gerekiyordu. Hatta Anadolu dâhil bütün Ortadoğu'dan atılmalıydılar. İkinci büyük sebeb ise, iktisadiydi. Avrupa, 11. asırda müthiş bir fakirlik içindeydi. Kralların sarayları bile taş yığınlarından ibaretti. Altın, gümüş ve değerli madenlerin birçoğu Türklerin ve doğu kavimlerinin elindeydi. Avrupa, en ibtidai maddeler için bile doğuya muhtaçtı. Ziraat çok ilkel usullerle yapılıyordu. Sulama sistemi yoktu. Fransa, Almanya, Venedik gibi büyük sayılan Avrupa devletlerinin senelik geliri, en mütevazı Türk beylerinin gelirlerinden azdı. Halk, önüne gelenin yağma ve talanından bıkmış, bir asilzade veya eşkıya tarafından öldürüleceği günü bekliyordu.
Bu sırada Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah vefat etmiş, iç karışıklıklar baş göstermişti. Şiî-Fâtımî Devleti, Selçukluların amansız düşmanı olup, Hıristiyanların müttefikiydi. Bütün bunlar, Papa İkinci Urbanus'u Hıristiyanları birleştirerek Müslümanların üzerine saldırtmaya teşvik ediyordu. Böylece, bu papaz, Kudüs şehrini, Türklerin elinden almak için faaliyete başladı. Sadece Pierre L'Ermite isminde yoksul bir Fransız keşişi, etrafına 50.000 Fransız toplamıştı. Bunlar, Almanya'ya gelince, kendilerine 50.000 Alman serserisi daha katıldı. Macaristan'da ve Balkanlarda daha da çoğalan bu çapulcu ordusu, 1096- 1270 seneleri arasında tertiplenen sekiz Haçlı seferinin ilk ordusu oldu.
Birinci Haçlı Seferi (1096- 1099): Papaz Pierre L'Ermite ve şövalye Yoksul Gautier öncülüğünde İstanbul'a gelen bu topluluk, Bizans İmparatoru tarafından hemen Anadolu'ya geçirildi. Bunlar doğunun zenginliklerine kapılıp yağma ve tahribatlar yaparak yerli ahaliye zulmettiler. Anadolu Selçuklu sultanı birinci Kılıç Arslan İznik önlerinde bu ilk haçlı kuvvetlerini durdurarak kılıçtan geçirdi. Bunların arkasından aşağı Lorraine dükü Gedefroi Bouillon'un komutasındaki haçlı ordusu yola çıktı bu orduda birçok ünlü şövalye, soylu kont ve dukalar vardı. Avrupa'nın bütün imkânları kullanılarak hazırlanmış olan bu ordu, 600.000 kişiden müteşekkildi. Almanya'nın Rhein kıyılarında 10.000 Yahûdiyi kılıçtan geçiren bu Haçlı ordusu, İstanbul'a doğru gelirken, ülkesinde de yağma ve katliam yapılmasından endişe eden Bizans İmparatoru Aleksios Komnenos, onlarla anlaştı. Haçlılar, erzak ihtiyaçlarının temini karşılığında, Anadolu'da aldıkları yerleri Bizans'a vereceklerdi. Antlaşma sonrası Anadolu'ya geçen Haçlılar, 1097 senesi Mayıs ayında Türkiye Selçuklularının başşehri İznik'i kuşattılar. Kanlı çarpışmalar iki taraftan da ağır kayıplara sebeb oldu. Altı yüz bin kişilik Haçlı ordusu karşısında verdiği kayıplara dayanamayan Birinci Kılıç Arslan, çarpışarak geri çekildi. İznik, Bizans'ın eline geçti. Eskişehir istikametinden Anadolu'ya giren Haçlı ordusuna karşı Sultan Birinci Kılıç Arslan (1092-1107) yıpratma savaşlarına başladı. Anadolu'da Haçlıları en stratejik bölgelerde yakalayıp, ani baskınlarla imha hareketlerine girişti, pek çoğunu kırdı. Haçlıların yanında, Bizans İmparatoru da, durumdan faydalanarak Türkiye Selçuklularının batı bölgelerindeki topraklarını işgal etti. Ermeniler ise, Türklerin Haçlılarla uğraşmalarını fırsat bilip, Toroslara bir müddet hâkim oldular. Altı yüz bin kişilik kuvvetle Anadolu'ya geçen Haçlılar, Türklerin imha hareketi sonucu Antakya Kalesi önlerine geldiklerinde 100.000'e inmişti. 1097 yılı Ekim ayında Antakya'yı kuşatan Haçlılar, kale içindeki Hıristiyan ahaliden birinin ihaneti sonucu dokuz ay sonra, Haziran 1098'de şehre girebildiler. Musul Atabeği Kürboğa Beyin kumandasındaki Müslüman-Türk ordusu, Antakya'yı Haçlılardan geri almak için teşebbüse geçti. Fakat şehir alınmak üzereyken aralarında çıkan fitne başarısızlığa yol açtı. Haçlılar yaptıkları huruç hareketiyle bu Müslüman ordusunu dağıttılar.
Antakya'yı alan Haçlılar, kırk bine düşen kuvvetleriyle Kudüs'e hareket ettiler. Şiî-Fatımîlerin elinde olan şehir, kısa sürede haçlıların eline geçti. Müslüman, Mûsevi ve Hıristiyanların yaşadığı ve her üç din mensuplarınca da mübarek olan Kudüs, Haçlıların eline geçince, büyük bir katliama uğradı. Yetmiş bin Müslüman ve Yahûdiyi, mabetlere sığınan kadınlar ve çocuklar dâhil, acımasızca kılıçtan geçirdiler. Şehrin sokakları kan ve cesetlerden geçilmez oldu. Birinci Haçlı Seferi neticesinde Kudüs'te Katolik Latin Krallığı; Antakya ve Urfa'da birer Haçlı devleti kuruldu. Hıristiyanlar Ortadoğu'yu bu vesile ile tanıyıp, Doğu Akdeniz kıyılarına yerleştiler. Müslümanlarca Mekke ve Medine'den sonra en mübarek şehir olan Kudüs'ün, Şiî-Fatımîlerce Haçlılara teslimi büyük üzüntüye yol açtı. Müslümanlar, Haçlıları Ortadoğu'dan atmak için hemen teşebbüse geçtiler. 1144 senesinde Musul Atabeği İmâdeddîn Zengî, Urfa'yı geri aldı. Bu durum İkinci Haçlı Seferine sebeb oldu.
İkinci Haçlı Seferi (1147- 1149): Urfa'nın Müslümanlar tarafından geri alınması üzerine, papa Eugenius'un teşviki ve papaz Saint Bemard'ın propagandası neticesinde İkinci Haçlı Seferi başlatıldı. Seferin komutanlığını Yedinci Louis ile Almanya İmparatoru Üçüncü Konrad yapıyordu. Alman İmparatoru komutasında 75.000 kişilik ilk kafile, Konya Ovasına geldi. Bu ordu, Türkiye Selçukluları Sultanı Birinci Mes'ûd tarafından imha edildi. Alman İmparatoru canını zor kurtararak, beş bin kişiyle İznik'e sığındı. Fransa Kralı Yedinci Louis, 150.000 kişi ile yola çıktı. Alman İmparatorunun geriye kalmış döküntü kuvvetleriyle İznik'te birleşti. Bu kalabalık orduya karşı meydan muharebesi yapmayı uygun bulmayan Sultan Mes'ûd, Haçlıları Toroslar geçidine çekti. Burada büyük kayıplara uğratılan Haçlıların artıkları Antakya'ya sığındılar. Şam'ı muhâsara ettilerse de, Türkler tarafından mağlup edildiler.
Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192): Selahaddîn Eyyûbî, Şiî-Fâtımî Devletini ortadan kaldırıp, Eyyûbî Devletini kurduktan sonra, Haçlılara karşı harekete geçti. 1097 senesinden beri Haçlıların elinde bulunan Kudüs'ü, 1187 senesinde Hattin Zaferinden sonra ele geçirdi. Hıristiyanların birkaç kıyı şehir hariç, Ortadoğu'dan atılmaları, Avrupalıları endişelendirdi. Papa üçüncü Clemens'in teşvikiyle Fransa ve İngiltere Kralları ile Alman İmparatoru, Üçüncü Haçlı Seferine katıldılar. Sonu hezimet olmasına rağmen, Avrupa'nın en ünlü kral, imparator ve kumandanlarının katıldığı bu sefer meşhurdur.
Alman İmparatoru Friderich Barbarossa, kara yolu, Fransız Kralı Philippe Auguste ile İngiliz Kralı Arslan Yürekli Richard deniz yoluyla hareket ettiler. Alman İmparatoruna, Türkiye Selçukluları Sultanı İkinci Kılıç Arslan, elçileriyle Anadolu'ya girmemesini teklif etmişse de, kabul etmedi. Türkleri dinlemeyen İmparator Friderich Barbarossa, ordusunun büyük bir kısmını Selçuklu askerlerinin elinde kaybetti. Sonunda, Akdeniz'e ulaşamadan nehirde boğuldu. Başsız kalan ve ağır zayiat veren haçlılar, perişan bir vaziyette Filistin'e ulaştılar. İngiltere Kralı, deniz yoluyla Kıbrıs'a varıp, Bizans valisini adadan kovarak Latin Krallığını kurdu; Kıbrıs'tan Akka'ya geçen Arslan Yürekli Richard ve deniz yoluyla Akka'ya varan Fransız Kralı, uzun süren muhasaradan sonra kaleyi aldı. Kudüs'ü yeniden almak için savaştılarsa da muvaffak olamadılar. Fransa ve İngiltere kralları, acı tecrübeler ve ağır kayıplar neticesinde Kudüs'ü alamayacaklarını anlayınca, ülkelerine döndüler.
Dördüncü Haçlı Seferi (1204): Papa Üçüncü İnnocentius'un çağırısı, Foutges de Neville'nin propagandası neticesinde Bonifacio'nun tertib ettiği bu Haçlı seferine Almanya İmparatoru Altıncı Heinrich katıldı. Papanın itiraz etmesine rağmen Haçlılar, Venedik gemileriyle İstanbul önüne geldiler. 1204 yılında Ortodoks Bizanslılardan İstanbul'u aldılar. Şehrin zenginliği, Katolik Hıristiyanları şaşkına döndürdü. İstanbul'u yağmalayıp, tahrib ettiler. Dindaşlarına her türlü zulmü, her çeşit kötülüğü yaptılar. Bizans İmparatoru, tahtını İstanbul'dan İznik'e taşıdı. Bu olay, Bizans tarihinde ilk defa oluyordu. Nihayet İstanbul'da 1261 senesine kadar devam eden ''Latin İmparatorluğu'' kuruldu. Bu sefer sonunda Venedik ve Ceneviz Devletleri, Yakındoğu'da, büyük nüfuz ve toprak parçaları elde edip zenginleştiler. Haçlılar, dindaşları olan İstanbul'un Ortodoks Hıristiyanlarına çok zulüm ve eziyet yaptılar. İstanbul'un sanat eserleri, zengin olmak hırsıyla tahrib edildi, evler yağmalanıp, binlerce İstanbullu şehrin tarihinde görülmemiş insanlık dışı tecavüzlere uğradı, soyuldu ve işkenceyle öldürüldü. Dördüncü Haçlı Seferinden, Müslümanlardan ziyade, Ortodoks Hıristiyanlar zarar gördü.
Beşinci Haçlı Seferi (1217- 1221): Papa Üçüncü Honorius'un teşvikiyle Macar Kralı İkinci Andrias, Kuzey Avrupa'dan gelen Haçlılarla, 1217 senesinde Akka'ya geldi. Kral Andrias, Müslümanlar karşısında dayanamayınca, geri döndü. Geride kalanlar Dimyat'a saldırıp, şehri aldılar. Daha sonra Kahire'ye yöneldilerse de Eyyûbîler tarafından bozguna uğratılıp, dağıtıldılar.
Altıncı Haçlı Seferi (1228- 1229): Papa Dokuzuncu Gregorius'un teşvikiyle Alman İmparatoru Üçüncü Frederich tarafından tertib edildi. Alman İmparatoru Kudüs'e kadar geldi. Eyyûbî Sultanı Melik Kâmil'in dış baskılardan bunaldığı bir devrede, Haçlıların Kudüs'e gelmeleri antlaşma zemini doğmasına sebeb oldu. Antlaşma ile Kudüs Haçlıların eline geçti. Fakat Türkler tarafından mağlub edilmeleri neticesinde şehir, tekrar Eyyûbîlere teslim edildi.
Yedinci Haçlı Seferi (1248-1254): Kudüs'ün Müslümanlar tarafından alınması üzerine, Fransa Kralı St.Louis tarafından tertib edildi. Mısır'da yeni kurulan Memlûklüler, Haçlıları 1250 senesinde, Mansure Meydan Muharebesinde mağlub edip, Fransa Kralını da esir aldılar. Haçlılar dağıldı. St. Louis, Dimyat'ı Müslümanlara verip ülkesine döndü.
Sekizinci Haçlı Seferi (1268 -1270): Antakya'nın Müslümanlar tarafından fethedilmesi ve Yedinci Haçlı Seferinin öcünü almak için Fransa Kralı St. Louis tarafından tertib edildi. Bu seferin hedefi, Kudüs olmayıp, Akdeniz kıyılarındaki Müslüman denizciler üzerineydi. St. Louis, Tunus'a çıktıysa da, salgın hastalıktan öldü. Fransa ordusu geri döndü. Bu sefer de başarısızlıkla sonuçlandı.
1096- 1270 seneleri arasında, Müslümanlara karşı tertib edilen Haçlı seferleri sonucunda bir takım Latin devletleri kuruldu. Bunlar, Kudüs Krallığı, Kıbrıs Krallığı, Trablus Kontluğu, Antakya Prensliği, Urfa Kontluğu, İstanbul Latin İmparatorluğu, Mora Prensliği, Atina Dukalığı, Kefalonya Kontluğu, Naksos Dukalığı, Saint Jean Şövalyeleri idi. Bu Latin devletleri Türkler tarafından ortadan kaldırıldı ve Haçlılardan hiçbir iz bırakılmadı. Fakat Haçlı seferleri, 1270 senesinde son bulmuş değildir. Her zaman Hıristiyanlar, Müslümanlara karşı askeri kuvvet birleşiminin yanında; siyasi, kültürel ve ekonomik alanlarda da cephe birliği içinde olmuşlardır.
Asırlarca devam eden Haçlı seferleri sonucu, pek çok kan döküldü ve milyonlarca insan can verdi. Nice ülkeler harab oldu. Dini, siyasi, sosyal, kültürel, iktisadi birçok hadiselere sebeb oldu. Müslümanlara karşı savaşa katılmaya teşvik için Avrupa'da birçok Hıristiyan tarikatları kuruldu. Seferlere iştirak için Avrupalıların dindarına, maceraperestine, işsiz-güçsüzüne ayrı ayrı vaatlerle propaganda yapılıp, Müslümanların karşısında bütün bunların boş çıkması neticesinde papalığın ve kiliselerin otoritesi sarsıldı.
Bu seferler sonunda Hıristiyanlar, Müslümanları yakından tanıdılar. Muharebe meydanlarında aslanlar gibi cesûrane dövüşen Müslümanların, aslında çok merhametli, iyiliksever, misafirperver olduklarını yakından gördüler. Müslümanların, papazların bahsettikleri gibi olmaması, Avrupalı Hıristiyanların daha önceki düşüncelerini değiştirdi.
Papalık, bu seferlerin masraflarını karşılamak gayesiyle Hıristiyanların rûhânî işleri için vergi almak adetini çıkardı. Bulunduğu çevrenin kilisesine vergisini vermeyenler Hıristiyanlıktan aforoz edildi. Misyonerler faaliyetlerini artırıp, Asya ve Afrika'da Hıristiyanlığı yaymaya çalıştılar.
Haçlı seferlerine katılan şövalyelerin Müslümanlar karşısında güçsüzlüğü anlaşılınca, derebeylik idaresi zaafa uğradı. Merkezi otoritenin hâkimiyeti artıp, Avrupa'da krallık rejimi kuvvetlendi. Köle durumundaki köylü, toprak sahibi efendilerinden arazi alarak, mal mülk sahibi oldu. Avrupa'da aralarında büyük eşitsizlik ve adaletsizlik uçurumu bulunan sınıflar arasındaki fark kısmen azaldı.
Doğu sanat ve medeniyetini tanıyıp, İslamî eserlere hayran olan Haçlılar, Müslümanlardan sanat ve teknik alanda birçok yenilikleri ve keşifleri öğrendiler. Pek çok eseri yağmalayarak Avrupa'ya kaçırdılar. Bu ise Avrupa'da ilim ve tekniğin gelişmesine sebeb oldu. Müslümanlardan kâğıt ve pusulayı da öğrenen Haçlılarda gemicilik çok gelişti. Venedik, Cenova, Marsilya, Pisa gibi Akdeniz limanlarının önemi artıp, ticârî faaliyetler hız kazandı. Bu şehirler serbest bölgeler mahiyetini alıp, Batı ve Doğunun ticareti gelişti.
Haçlı seferleri neticesinde Müslümanlar, Bizanslılar ve Yahûdiler çok zarar gördü. İslam ülkeleri ve devletleri harab oldu. Yüz binlerce Müslüman; Anadolu, Mısır, Suriye ve özellikle Kudüs'te kılıçtan geçirilip, yerleşim alanları yağmalanarak yakılıp yıkıldı. Kadınlar ve çocuklar bile hunharca öldürüldü. Haçlıların kılıcından sadece Müslümanlar değil, Yahûdiler, özellikle Ortodoks Bizans da nasibini aldı. İstanbul'un zenginliğine hayran kalan Latin Katolikler, şehrin sanat eserlerini zengin olmak hırsıyla yağmaladılar. Ortodoks ahaliye saldırıp mal, can ve ırzlarına ziyadesiyle zarar verdiler. İstanbullular şehri terk etmek zorunda kaldı. Haçlı zulmü o kadar arttı ki, asırlardır İstanbul'da bulunan Bizans İmparatorluk tahtı şehirden çıkarılıp, önceden Türkiye Selçukluları Devletinin başşehri olan İznik'e taşındı. Bizanslılar 1261 senesinde tekrar İstanbul'u Haçlılardan geri aldılar.
Haçlı seferleri neticesinde, İslam medeniyetini tanıyan Avrupa'da ilim ve teknikte gelişmeler olup, merkezi otoritenin kuvvetlenmesi yanında, Müslümanlara karşı asırlarca devam edecek askerî, siyâsî, iktisâdî ve kültürel politikalarını da tesbit edilip, safha safha tatbikine sebeb olmuştur.
Osmanlı Devletine ve diğer Müslüman devletlere karşı, 1364 Sırpsındığı, 1389 Birinci Kosova, 1396 Niğbolu, 1444 Varna, 1448 İkinci Kosova, 1453 İstanbul, 1538 Preveze, 1571 Kıbrıs, 1683 Viyana Kuşatması, Osmanlı Devletinin yıkılması ve 1919-1922 İstiklal mücadelemizde Haçlılar ittifak edip, Müslümanlara karşı cephe aldılar. Hatta Kudüs'ün elimizden çıkması üzerine müttefikimiz olan Almanlar bayram yaptılar.
Batılıların geçen asırlarda ve günümüzde İslam ülkelerine karşı tatbik ettikleri yayılmacılık ve sömürgecilik hareketleri, İslam dinine saldırmaları ve Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak için yaptıkları bütün dejenerasyon faaliyetleri, geçmişteki haçlı seferlerinin halen soğuk harp, kültürel ve ekonomik harp olarak devam ettiğini göstermekte, bugün bile pek çok eserimiz çalınarak batıya kaçırılmaktadır. Aksine batıdan ülkemize kaçırılmış bir tek eser bile görülmemiştir. Batı her hususta bunu bugün bile tatbik etmektedir.