
1 yumurta (küçükse 2)
1/2 su bardağı süt
Bir tutam tarçın
Bir tutam muskat rendesi
1/2 çay kaşığı saf vanilya
Bir tutam tuz
Baget ekmek (beyaz ya da kepekli)
Çiçek balı
YapılışıYumurtayı ve sütü tel çırpıcı ile çırpın. Baharatları ekleyip tekrar çırpın.
Teflon tavayı ısıtın, zeytinyağı ile hafifçe yağlayın (birkaç damla yeterli). Ekmekleri dilimleyin.
Ekmek dilimlerini hazırladığınız karışım içinde çok az bekletip tavaya koyun. İki tarafını da kızartın. Servis tabağına aldıktan sonra üzerine bal gezdirip servis yapın.
Sibel Yeşilçay

3 yemek kaşığı sıvı yağ
2 yemek kaşığı un
3 yemek kaşığı badem tozu
4 su bardağı soğuk su
1 su bardağı süt (ya da krema)
Üzeri için bir parça tereyağı / sıvıyağ ve kırmızı toz biber
Tuz
Yapılışı:
Tencereye sıvıyağı koyup ısıtın, unu ve badem tozunu ekleyip kavurun. Hafifçe kavrulmuş badem kokusu gelinceye kadar...
Soğuk suyu ve sütü ekleyin, kaynayıncaya kadar çırpma teliyle karıştırmaya devam edin.
Çorbanız koyulaşıp kaynayınca tuzunu ayarlayın ve altını kapatın.
Küçük bir sahanda biraz yağ ısıtıp kırmızı biberi hafifçe yakın. Çorbanızı kaselere aldıktan sonra üzerlerine gezdirin.
Sibel Yeşilçağ
2 yumurta
4 çorba kaşığı beyaz un
1 çay kaşığı kabartma tozu
1/2 su bardağı tavla zarı büyüklüğünde kesilmiş derisiz-kemiksiz levrek filetosu
1 cm uzunluğunda kesilmiş 1/2 su bardağı karides
suda ıslatılıp yumuşatılmış ve küçük doğranmış 10 tane kuru erik
ikiye kesilmiş 1 çorba kaşığı kapari
2 çorba kaşığı zeytinyağı
1 tatlı kaşığı kıyılmış dereotu
tuz ve taze çekilmiş karabiber.
Labne sos: 6 çorba kaşığı labne, 1 çorba kaşığı kıyılmış dereotu.
Yapılışı:
1. Büyükçe bir káse içinde yumurtaları çırpın, un, kabartma tozu, zeytinyağı, tuz, biber ve dereotuyla karıştırıp pürüzsüz bir hamur elde edin.
2. Karidesler ve balıklarla birlikte kaparileri ve erikleri hamura ekleyip karıştırın. Eğer kıvam koyu olmuşsa bir-iki kaşık su ekleyip yeniden karıştırın. Fazla suluysa da bir miktar daha un eklemelisiniz.
3. Bu sırada labne ile dereotunu iyice karıştırın.
4. Yassı bir tavanın içine 1 cm yüksekliğinde sıvı yağ (tercihen kanola yağı) koyun ve orta-yüksek ateşte kızdırın.
5. Mücver hamurundan kaşıkla alıp yağa boşaltın ve kaşığın tersiyle yuvarlak şekil verin. Her bir tarafını 3-4 dakika pişirip, içinde kağıt havlu bulunan bir tabağa alın.
6. Servis ederken üzerlerine kaşıkla labne sosu paylaştırın.
Arman Kırım
Dobruca bölgesinin bir tarihi özelliği var. Tarih boyunca bu bölge Türk uruğlarına, boylarına bir geçit olmuştur. Dünyanın geniş sahalarına yayılan, büyük devletler kuran, parlak medeniyet yaratan Türkler, Kırım'dan ve başka bölgelerden, zaman zaman harpler, katliamlar içinde kopup, henüz düşman işgali altına düşmemiş olan Türk topraklarına, Anadolu'ya göç etmek zorunda kalmışlardır.
Yuvalarını, yurtlarını, doğup büyüdükleri bırakarak "zahire, kapkacak, yorgandöşek namına ne alabilirlerse, iri öküzlerin çektiği ağır arabalara atarlar, yollara dökülürlermiş.
"Bu arada, katliamlar, hastalıklar ve diğer bin bir çeşit sebeplerden ötürü kaybolanların izleri ve akıbetleri hiçbir zaman belli olmazmış.
Zikrettiğimiz göç olaylarını ve bu göçlere bağlı faciaları dile getiren Türk halk edebiyatı türü gayet geniştir. Konumuzu ilgilendiren Dobruca bölgesinde yaşamakta olan Türkler tarihi boyunca iki göç devresi yaşamışlardır:
1. Kırım'ın 1783'te Ruslar tarafından sonra
2. Son 100-200 yıl esnasında Balkanlarda vukua gelen göç olayları.
Söz konusu destanların büyük kısmı tema açısından, işlenen konu itibarıyla göçlere neden olan siyasî, askerî ve sosyal olaylarla ilgilidirler. Bilindiği üzere Kırım'ı ilhaktan hemen sonra bazı büyük meseleler ortaya çıktı. Neticede Kırım Türkleri kitle halinde ve gitgide artan bir şekilde vatanlarından göç etmek mecburiyetinde kaldılar. Kırım'ın Slavlar tarafından iskanı başladı. Şimdiye kadar yapılan tarihî incelemelerde tesbit edildiğine göre çeşitli yıllarda ve değişik sayıda göçmen Kırım'ı terkederek Osmanlı İmparatorluğunun muhtelif bölgelerine yerleşmiştir.
1789 yılında Rusya ile Osmanlı devleti arasında imzalanan Yaşı (Moldovya merkezi) anlaşmasıyla Osmanlılar Kırım'ı tekrar Müslüman idaresine geri getirme ümitlerinden temelli vaz geçince göç dalgası doruğa erişti. Göç faciasından doğan hazin destanlar ve türküler Kırımlı mu-hacirlerin göç esnasında çektikleri çileyi, yaşadıkları maddî sıkıntıları, uğradıkları serencarnları, ailelerinin parçalanması acısını, aşk ayrılığını ve terketmeye mecbur kaldıkları güzel ve bereketli ülkelerinin hasretini dile getiriyorlar.
1. İstiklâlini kaybeden insanların vatandan ayrılık açısı, muhacirlerin akıbeti ile ilgili endişe:
"Ot bastırıp ketermız kapını çeklep
Tütep kaldı ocaklar söner mı eken
Tatar halkı korlıkka koner mı eken?"
"Ateşi örtüp gideriz kapıyı kilitleyip
Tütüp kalan ocaklar söner mi aceb,
Tatar halkı horlığa alışır mı aceb?".
2. Kırım'ın düşman elime düşmesinin do ğurduğu ruhî isyan ve halkının eski hürriyetini kaybetmesi üzüntüsü:
"Kaldı çizma astında babaylar kabri
Bonı korgen bayguşnun kalmadı sabrı.
Ağalar ırgat bolgan sun babalar kâhya
Şaş ta taylar hizmetkâr, analar daya".
"Kaldı çizme altında babaların kabri
Bunu gören zavallının (göçmenin)
kalmadı sabrı.
Ağabeyler ırgat oldu, babalar kâhya.
Genç ablalar hizmetkâr, anneler dadı".
Kırım'ın tekrar Türk idaresine geri getirmek ümitleri tamamen kesildikten sonra göç dalgası doruğa çıkıyor. Kırım Destanı'nda bu yeni evrim,
"Borç dep bildik göçüvnı Ak toprakka
El bağladık kaderge sığındık Hakka"
"Borç bildik göçmeyi Ak toprağa
El bağladık kadere sığındık Allah 'a".
şeklinde ifade ediliyor.
3. Hüzün dolu göçlerin tasviri:*
"Aylanıp çıktı bir gemi Kokburun'dan
Koterılgen kısmetler şu Kırım'dan.
Ketiyatır gamımız, tütünü budak
Biz Kırım'dan ketken sun kalmadı kunak".
"Dönüp çıktı bir gemi Gökburun'dan
Kalkmış tükenmiş artık kısmetler şu Kırım 'dan.
Gidiyor gemimiz, dumanı budak
Biz Kırım 'dan ayrıldıktan sonra kalmadı
bahtiyarlık".
Göçmenler bütün varlıklarını ellerinden çıkartarak aç, çıplak yollara düşerler:
"Şaun (yağmur) bora demedik çıktık biz yolga
Karatmadı (baktırmadı) yazımız onga (sağa) da solga (sağa sola bakmaya)
Kalentırde ogradık aylarman çattık (yattık)
Töşek (döşek), yastık kaldırmay (bırakmayarak)
her şeyi sattık.
Büyügüp (büyüyerek) kalgan isapsız yorlukkan
(yorulmuş) açtan (açlıktan)
Ana baba balların (çocuklarını) attılar baştan
Bedende kanlar soğudu, örekler (yürekler)
durdu
Şayttırıp (böylece) halkının boynunu kalentır
vurdu".
Bu şiirlerde anlatılanların gerçeği yansıttığını, Ruskaya Starina (Eski Rusya) gazetesinde bir muhabirin yazdığı makaledeki şu satırlardan kesin olarak anlıyoruz. Muhabir yazısında, "Son baharı titiz ve insanın ta kemiklerine geçen yağmurlu ha-valarda ellerinde avuçlarında hiçbir şey kalmayan muhacirlerin çekmekte oldukları çileler, dehşetli surette yayılmış olan çiçek ve terleme hastalıklarının getirdikleri felaket karşısında en sert yürekler bile ağlıyordu." diyor ve şunları ekliyor:
"Hakikaten iki elinde mini mini yavrularını üstü kamilen açık olan bir yerde ıslak toprak üzerinde serilip kalmış bir genç annenin kucağındaki ço-cuklardan biri artık gözcüklerini büyüterek ölümle pençeleşirken, diğeri anasının soğumuş göksünde küçücük ağzıyla süt aradığı levhası karşısında acaba nasıl bir bir yürek çarpmaz, hüngür hüngür ağlamazdı? Böyle levhalara ise binlerce rastlanıyordu" diyor.
Kırım Türkleri yaşadıkları muhacirlik hayatlarını anlatan destanları beraberlerinde götürmüşler ve yerleştikleri yeni yerlere yaymışlardır. Bu folklorik ürünler kuşaktan kuşağa şifahî veya yazılı olarak geçmiştir. Yeni nesiller dedelerinden miras kalan bu folklorik yapılara kendi görüş ve anlayışlarına uygun şekiller vermişler, yaşadıkları yerlerden seçtikleri mukayese unsurları katmışlardır. Bu hususta göstereceğimiz örneği Dobruca'nın Pervelli (Moşneni) köyünden bu mevkide iki dünya savaşı arasında ilkokul öğretmenliği yapan Romen asıllı şair Ion Dumitresku Fransin derlemiştir. Romen aydınları Dobruca'daki Türk folkloruna, kültürüne, edebiyatına, örf ve adetlerine daima yakın ilgi göstermişlerdir.
Metin şöyle:
"Ketecekmız bu yerden daullı toyday
Kalacak ya ölümüz cayılgan koyday.
Tögerek çıktı kamıştan töbesi daldan
Kimisi candan ayrılgan, kimisi maldan.
Çorbaga katsan tatımaz Dobruca tuzu
Kimisin kalgan anası kiminin kızı".
"Gideceğiz buradan davullu düğün gibi
Kalacak ya ölüymüz yayılmış koyun gibi
Halka çıktı kamışlıktan en uç noktası söğütten
Kimi candan ayrılmış, kimi maldan
Çorbaya katarsan tat vermez Dobruca tuzu
Kiminin kalmış anası, kiminin kızı."
Kırım'dan çıkan göçmenlerin ana destanlarından esenlenen bu yeni yapı esas hatları ile ana yapıya benzemektedir, fakat daha yumuşaktır, yeni vatanları Dobruca'daki yaşayış tarzlarına özgü unsurlar eklenmiştir. Kırım'dan çıkan nesillerde isyan hisleri doğuran nedenler artık unutulmuştur. Böyle olması da tabiidir, çünkü zaman etkisini işlemiştir yeni kuşaklara. Buna rağmen atalarının terkettikleri yeşil vatanı unutmamışlardır. Dedelerinin yurdunu;
"Kırım Kırım degenm bir yeşil ada
Aygıdı meram öz curtum (yurdum) anayım
(yahut yarim) anda
" Kırım Kırım dediğin bir yeşil ada
Hey gidi benim öz yurdum anam orda.
sözleri ile romantik bir şekilde anmaktadırlar.
Çarlar Rusyası ordusu 1877de Tuna'yı geçince Balkanlar da sarsılmış neticede bu bölgedeki Türk halkı da göç hayatı yaşamıştır. Henüz tamamıyla dur-duğunu söylemek biraz güç olan bu göçler iki dünya harbi devresinde doruğa ulaşmışlardır. Bu hususta ancak birkaç örnek vereceğiz. Vereceğimiz ilk örnekte Türkler tarafından boşaltılan yerleşimlerdeki Türk-İslam müesseselerinin Hristiyan müesseselerine de-ğiştirilmesi endişesi dile getiriliyor:
"Biz ketken sun bu yernı
Sıncırman sızarlar
Minareli camını
Kılısege bozarlar".
"Biz ayrıldıktan sonra bu yeri
Zincirle çizerler'
Minareli camiyi
Kiliseye bozarlar"'.
Doğup büyüdükleri memleketten ayrılmanın acısı bu yeni destanlarda da dile getiriliyor:
"Ketecekmız buradan
Al bayrak açıp
Biz cılamay kim cılar
Cüregı taşıp"
"Gideceğiz bu yerden
Al bayrak açarak
Biz ağlamazsak kim ağlar
Yüreği taşarak".
Dobruca'da doğan göç türkülerinde aşk ayrılığı da dile getiriliyor.
Göçeden bir delikanlı köyde kalan sevgilisine:
"Ketecekmen ketecek
Kal savlıkman (sağlıkla), yar
Kozın (gözünün) yaşını sile kal
Al cavlıkman (mendille) yar"
şeklinde hitabediyor.
Kız ise şu şekilde cevap veriyor:
"Ketme ketme demeğe
Halktan utandım
Sen ketken sun artından
Cılay da kaldım"
"Gitme gitme demeye
Halktan utandım
Sen gittikten sonra ardından
Ağladım kaldım".
Gösterdiğimiz birkaç örnekten Türk folk-lorunun göç destanları ve türkülerinin de tematik bakımdan gayet zengin ve çeşitli oldukları açıkça anlaşılıyor.
Daha önce de belirtildiği gibi, Dobruca'daki Türklerin bir kısmı (Tatar Türkleri) 1783 ile 1940 (İkinci Cihan Harbi) arasında, iki defa vatan değiştirmek zorunda kalmışlardır. İlk defa 1783'te Kırım'ın Rusya boyunduruğu altına girmesinden sonra kitle halinde Osmanlı İmparatorluğuna göçmen mecburiyetinde olmuşlardır. Büyük sayıda Kırım Türk'ü işaret ettiğimiz tarihten itibaren, yaklaşık ikiyüzyıl Kırım adasından Anadolu'ya ve Rumeli'ye göçmüşlerdir. Rumeli'ye göçler 1873 (Osman Paşa Harbi)'nden sonra durmuştur. Dobruca'ya göçeden Kırım Türklerinin folklorundan birkaç örnek:
Muhacir Cırı
Ketecekmiz bo yerden davullı toyday,
Kalacak gönilimiz şaşırgan koyday.
Tögerek seti kamıştan, töbesi daldan,
Kimisi candan ayrılgan, kimisi maldan.
Bolgan bütün malın-mülkün satıp savganlar,
"Vapur keldi ketermiz" dep, portka cavganlar.
Şorbaca katsan tatımaz Dobrıca tuzı,
Kiminin kalgan anası, kiminin kızı,
Keldi duvuldap vapor, portka yanaştı,
Beklep turgan tuvgan-uruv, zuv-şuv cılaştı
Biz vaporga mingen son köpirdi deniz
Adımıznı unutınız, "macir" deniz.
Başından alsan tereknin yeşildir yaprağı,
Ah, tatlı (da) eken köyimnifi taşı toprağı,
Ah, anayım anayım ah babayım,
Asretlikke men katip dayanayım!
Suv boymda aşlanır süvüt terek,
Curtunda yaşap ölgen dünyada siyrek!
Muhacir Türküsü
Gideceğiz buradan davullu düğün gibi
Kalacak gönlümüz şaşırgan (saçılan) koyun gibi.
Çepeçevresi kamıştan, tepesi daldan,
Kimisi candan ayrılmış, kimisi maldan.
Olan bütün malını mülkünü satıp savmışlar,
"Vapur gelince gideriz" diye, limana yağmışlar.
Çorbaya katsan tat vermez Dobruca tuzu, .
Kiminin kalmış anası, kiminin kızı.
Geldi davuldayıp (gürültü çıkarıp) vapur limana yanaştı,
Bekleyen akraba, soy-sop zuv-şuv ağlaşü.
Biz vapura bindikten sonra köpürdü deniz,
Adımızı unutun, "muhacir" deyin.
Başından alsan ağacın, yeşildir yaprağı,
Ah, tatlıymış köyün taşı, toprağı.
Ah anam anam, ah babam,
Hasretliğe ben nasıl dayanayım!
Şu boyunda aşlanır (beslenir) söğüt ağacı
Yurdunda yaşayıp ölen dünyada seyrek!
Biz Ketermiz Kırım'dan
Biz ketermiz Kırım'dan, ey yâr
Cıymday toyday Tuganlarımız kalacak, ey yâr
Manraşkan koy'day, ey yâr
Ot bastırıp ketermiz, ey yâr
Kapını şeklep, ey yâr
Kayerlerde cürermız, ey yâr
Kalentır beklep, ey yâr
Tütep kaldı ocaklar, ey yâr
Söner mi eken?, ey yâr
Tatar kalkı korlıkka, ey yâr
Koner mı eken?, ey yâr
Kaldı çizma astında, ey yâr
Babaylar kabri, ey yâr
Bora korgen Bayguşun, ey yâr
Kalmadı sabrı, ey yâr
Kehyatır gemimiz, ey yâr
Tütünü budak, ey yâr
Biz kenken sun Kırım'dan, ey yâr
Kalmadı kunak, ey yâr
Derya tolı parahot, ey yâr
Tatar kalkı, ey yâr
Tatarnı curttan ayırgan, ey yâr
Kazaknın polkı, ey yâr
Anabale Dobrogei, 1928, s.173
Biz Gideriz Kırım'dan
Biz gideriz Kırım 'dan ey yâr
Düğün gibi, dernek gibi Akrabalarımız kalacak, ey yâr
Meleşen koyun gibi, ey yâr
Ateşi bastırıp gideriz, ey yâr
Kapıyı kilitleyip, ey yâr
Nerelerde gezeriz, ey yâr
Takvim bekleyip, ey yâr
Tütüp kaldı ocaklar, ey yâr
Acaba söner mi, ey yâr
Tatar halkı zorluğa, ey yâr
Alışır mı acaba, ey yâr
Kaldı çizme altında, ey yâr
Babaların kabri, ey yâr
Bunu gören zavallının, ey yâr
Kalmadı sabrı, ey yâr
Gidiyor gemimiz, ey yâr
Dumanı budak, ey yâr
Biz gittikten sonra Kırım 'dan, ey yâr
Kalmadı huzur, e yar
Derya dolu gemi, ey yâr
Tatar halkı, ey yâr
Tatarı yurttan ayıran, ey yâr
Kazak'ın Rus 'un askeri, ey yâr
Caun, Boran Demedik
Caun, boran demedik
Şıktık biz colga
Karatmadı yazımız
Onga da solga
Kalentırge ogradık
Aylarman çattık
Töşek, yastık kaldırmay
Her şeynı sattık
Büyügüp kalgan isapssız
Yorlukkan açtan
Ana baba balların
Attılar baştan
Bedende kanlar socudu
Cürekler turdu
Şayttırıp halknm boynunu
Kalentır urdu
Yağmur, Tipi Demedik
Yağmur, tipi demedik
Çıktık bir yola
Baktırmadı bahtımız Sağa ve sola
Karantinaya uğradık
Aylarca yattık,
Döşek, yastık bırakmadan
Her şeyi sattık.
Yığılıp kalmış zavallı
Yorulmuş açlıktan
Ana baba yavrularını
Attılar baştan.
Bedende kanlar soğudu
Yürekler durdu
İşte böylece halkın boynunu
Karantina vurdu.
Muhacir Şarkısı
Bursa vapuru keldi
Portka yanaştı
Ketecek macır halknıft
Epsi cılaştı.
"Ketecekmen" dep aytıp
Cer, curt satkanlar
Şaşkan karip macirler
Portka cavganlar
Biz ketken son-bu yerni
Zmcırman sızarlar
Minareli camını
Kılsege bizarlar
Calbaramız Konsolga
Yardım et bizge
Kurban bolsın canımız
Devletımızge
Biz kenken son babaylar
Tartarlar sarık
Belde takat kalmadı
Közlerde çarık
Ay anaylar anaylar
Vayh babaylar
Balam macır ketti dep
Bek alaylar
Balauz şırak cagıldı
Şanlar kagıldı
Minareli camige
Haçlar tagıldı
Muhacir Şarkısı
Bursa vapuru geldi
Limana yanaştı
Gidecek muhacir halkın
Hepsi ağlaştı.
Gideceğim diye söyleyip
Yer yurt satmışlar
Şaşmış garip muhacirler
Limana yığılmışlar.
Biz gittikten sonra bu yeri
Zincirle çizerler
Minareli camiyi
Kiliseye bozarlar.
Yalvarıyoruz konsolosa
Yardım et bize
Kurban olsun canımız
Devletimize.
Biz gittikten sonra babalar
Çekerler çarık
Belde takat kalmadı
Gözlerde ışık.
Ay anneler anneler
Vay babalar
Oğlum muhacir gitti diye
Çok ağlarlar.
Mum, çıra yakıldı
Çanlar çalındı
Minareli camiye
Haçlar takıldı.
Derleyen: Mehmet Ali İlmiye, Mecidiye
Akyar (Sevastopol)
Ah Akyar, Akyar, vah Akyar!
Turma da menim karşımda
Bo ne kadar acıklı ölim
Onyedi, onsekiz yaşında
Kaşar edim şu Akyar'dan
Anam da babam bolmasa
Atar da edim men özümni
Nazlı da yarim bolmasa
Men Akyar'dan ayrılganda
Kazan tolı aş kaldı
Anam, babam, kardaşlarım
Közlen tolı yaş kaldı
Şu Akyar'nın dereleri
Bek saikındır havası
Marebede ölgenlernın
Olar da kalır anası
Avada uçkan samaliyotnm
Tegerşıgı korıne
Seni oylasam caş cüregım
Parsa da parsa bolüne
Şu Akyar'nın sollerinde
Kamşım kaldı atılıp
Kop anaylar öksüz kaldı
Evladından ayrılıp
Akyar (Sevastapol)
Ah Akyar, Akyar, vah Akyar!
Durma benim karşımda
Bu ne kadar acıklı ölüm
On yedi, on sekiz yaşında.
Kaçardım şu Akyar 'dan
Anam ve babam olmasa
Atardım (Öldürürdüm) ben kendimi
Nazlı da yârim olmasa.
Ben Akyar'dan ayrıldığım zaman
Kazan dolu aş kaldı
Anam babam kardeşlerim
Gözleri dolu yaş kaldı.
Şu Akyar'in dereleri
Pek serindir havası,
Muharebede ölenlerin
Ağlar da kalır anası.
Havada uçan uçağın
Tekerleği görünüyor
Seni düşünsem genç yüreğim
Parça parça bölünüyor.
Şu Akyar'in çöllerinde
Kamçım kaldı atılıp
Çok analar yalnız kaldı
Evlâdından ayrılıp.
1,5 kg somon
3 adet domates
3 adet yeşil biber
2 diş sarmısak
Tuz
Yarım çay bardağı sıvı yağ
150 g kaşar peyniri
Yapılışı
Somonları kesip yıkadıktan sonra fleto yapıp yan kılçıklarını temizleyin. Üç parmak kalınlığında dilimlere bölüp hafifçe tuzlayalım. Domatesi, yeşil biberi ve sarmısağı incecik bir şekilde doğrayıp tepsinin altına serin. Balık dilimlerini bu malzemenin üzerine dizin. Üst kısmını da tekerlek şeklinde kesilmiş domates ve yeşil biberle süsleyelim. Bir bardak su ilave ederek 15 dakika pişirin. Pişme sırasında sıvı yağı ve rendelenmiş kaşar peynirini ilave ederek beş dakika daha pişirin. Balık yemeğini sıcak olarak servis edin.
2 adet kabuğu soyulmuş domates
2 adet yeşil biber
2 diş sarmısak
1 adet soğan
maydanoz, pul biber, tuz, karabiber
1 kaşık tereyağı
Yapılışı
Palamut temizlenip sırtından birbirinden kopmayacak şekilde iki parçaya ayrılır. Tuzu vurulur. Yeşil biber, domates, soğan, sarmısak ve maydanoz ince ince doğranıp karıştırılır. Tuz, karabiber ve pul biber karışıma ilave ederek balığın içine doldurulur. Üzerine bir kaşık tereyağı konur. Balık yağlı kağıda sarılarak iki ucu bağlanır. Orta dereceli fırında yaklaşık 40 dakika pişirilir. Yemek sırasında istenirse zeytin yağı ve limon suyu karıştırılarak üzerine ilave edilebilir.
Fevzi ÇİMŞİT

1 kg kılçığı ayıklanmış hamsi
2 adet soğan
2 adet yumurta
Nane, tuz, maydanoz, mısır unu
YapılışıKılçığı ayıklanmış hamsiyi elimizle tiftik -ince ince parçalara ayırın- leyin. Soğanı, maydanozu incecik bir şekilde kıyın. İki yumurtayı, naneyi, mısır ununu ve tuzu kıyılmış malzemeye katıp yarım saat dinlendirin. Elinizin içinde köfte büyüklüğündeki hamuru yuvarlayıp şekil verin. Kızgın tavada maşa yardımıyla hamsi kuşlarını pişirin.
Fevzi ÇİMŞİT
Adı: Çakır
Yetiştiği Bölgeler: İzmir
İzmir ve civarında yetiştirilen yağlık bir çeşittir. Yağı kimyasal ve duyusal özellikleri yönünden Ayvalık, Memecik, Memeli ve Erkence'den sonra 5. sıradadır. Yeşil sofralık olarak da değerlendirilebilir. Çok kuvvetli gelişir, meyve orta büyüklükte, şiddetli periyodisite gösterir. Meyvenin tutunması kuvvetli olduğundan hasadı zordur. Erken meyveye yatar, verimlidir, kısmen kendine verimlidir. Aşı ve çelikle çoğaltılır.
Adı: Edremit (Ayvalık)
Sinonim: Edremit Yağlık, Şakran, Midilli, Ada zeytini
Yetiştiği Bölgeler: Çanakkale, Ege Bölgesi, Körfez yöresi, İzmir, İçel, Antalya, Adana, Kahramanmaraş ve Mardin'e kadar uzanmaktadır.
Toplam ağaç sayısının %19'unu, Ege Bölgesinin %25,3'ünü oluşturur. Yağı kimyasal ve duyusal özellikleri yönünden birinci sırada yer alır. Bölgesinde yağlık olarak değerlendirilir. İyi bakım şartlarında kuvvetli gelişir. Meyve orta büyüklüktedir. Orta derecede periyodisite gösterir ve mekanik hasada uygun yapıya sahiptir. Verimi iyidir. Kendine verimli olup soğuğa kısmen dayanıklıdır ve çelikle çoğaltılır.
Adı: Çekişte
Sinonim: Kırma, Memeli
Yetiştiği Bölgeler: Ödemiş, İzmir'in Kiraz, Torbalı ve Ödemiş ilçeleri, Aydın'ın Nazilli, Sultanhisar ve Yenipazar ilçeleri.
1,3 milyon ağaç sayısı ile toplamın %1,5'ini oluşturur. Genelde yetiştirildiği yerlerde yeşil kırma zeytin olarak değerlendirilir. Çok kuvvetli gelişir, Meyve iri, iyi bakım şartlarında düzenli ürün verebilir. Verimlidir. Soğuğa karşı duyarlı değildir. Aşı ve çelikle çoğaltılır.
Adı: Büyük Topak Ulak
Sinonim: Topak Aşı Tarsus
Yetiştiği Bölgeler: İskenderun, Anamur, Erdemli, Tarsus, Seyhan, Sütçüler-Isparta.
Akdeniz Bölgesi'nde yaklaşık 300.000 ağaç var. Etli ve lezzetli olduğundan yeşil çizme zeytin olarak iyidir. İyi bakım şartlarında kuvvetli gelişir. Meyve iridir. Periyodisite gösterir. Hasatta meyve kolay berelenebilir. Verimlidir. Soğuğa ve kurağa aşırı duyarlı değildir. Aşı ile çoğaltılır.
Adı: Çelebi
Sinonim: İznik Çelebi
Yetiştiği Bölgeler: İznik, Bursa'nın Gemlik, İznik, Orhangazi, Kocaeli'nin Merkez, Gölcük ve Bilecik Merkez, Osmaneli, Gölpınarı ilçeleri.
400.000 civarında ağaç sayısı ile Marmara Bölgesi'nin %5'ini oluşturur. Yeşil sofralık olarak değerlendirilir. Orta kuvvette gelişir. Meyve çok iridir. Kısmen periyodisite gösterir. Orta düzeyde verimlidir. Soğuğa karşı aşırı duyarlı değildir. Aşı ile çoğaltılır.
Adı: Domat
Sinonim: Akhisar
Yetiştiği Bölgeler: Manisa'nın Akhisar, Turgutlu, Saruhanlı, İzmir'in Merkez, Kemalpaşa, Selçuk, Aydın'ın Merkez, Söke, Karacasu, Kuyucuk ilçeleri.
Toplam ağaç sayısının %1,4'nü oluşturur. Yeşil sofralık özellikle dolgu zeytini olarak değerlendirilir İyi bakım şartlarında kuvvetli gelişir. Meyveleri iri olup iyi bakım koşullarında düzenli ürün verir. Verimlidir. Erken meyveye yatar. Geç sulamalarda soğuğa karşı duyarlıdır. Aşı ile çoğaltılır.
Adı: Çilli
Sinonim: Tekir, Provens, Goloz
Yetiştiği Bölgeler: Kemalpaşa, İzmir'in Bornova, Kemalpaşa, Manisa'nın Turgutlu ilçeleri.
Toplam ağaç sayısı 70.000 adettir. Çoğaltma sorunu var. Küçük çekirdekli ve etli olan meyveleri yeşil sofralık olarak değerlendirmeye uygundur. Çok kuvvetli gelişir. Meyve iridir. Periyodisite gösterir. Verimi iyidir. Hasatta meyve kolay berelenebilir. Kısmen kendine verimlidir. Soğuğa karşı aşırı duyarlı değildir. Aşı ile çoğaltılır.
Adı: Eğriburun
Sinonim: Nizip
Yetiştiği Bölgeler: Gaziantep'in Nizip, Hatay'ın İskenderun, Şanlıurfa'nın Halfeti ilçeleri.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ağaç sayısı 300.000 adettir. Siyah ve yeşil sofralık olarak değerlendirilir. Orta kuvvette gelişir. Meyveleri küçüktür. Periyodisite gösterir. Oldukça verimlidir. -7oC' de dallar zarar görür. Aşı ve çelikle çoğaltılır.
Adı: Edincik Su
Sinonim: Erdek su, Su zeytini
Yetiştiği Bölgeler: Edincik, Balıkesir'in Bandırma, Edincik ve Erdek ilçeleri.
Toplam ağaç sayısı 30.000 adettir. Siyah sofralık olarak değerlendirilir. Su oranı yüksek yağ oranı düşüktür. Orta kuvvette gelişir. Meyveleri iridir. Periyodisite gösterir. Verimi orta düzeydedir. Hasatta meyve kolay berelenebilir. Aşı ve çelikle çoğaltılır.
Adı: Erkence
Sinonim: İzmir yağlık, Yerli yağlık
Yetiştiği Bölgeler: İzmir ve çevresi.
Toplam ağaç varlığının %3,5'ini oluşturmaktadır. Yaklaşık 3 milyon adet ağaç bulunmaktadır. Esasen yağlık olarak değerlendirilir. Yağ özellikleri Çakır'dan önce gelir. Nemli bölgelerde Phoma oleae mantarı nedeniyle hurma oluşumu olur; meyvenin acılığı gider ve doğrudan yeme olumuna gelir. İyi bakım şartlarında oldukça kuvvetli gelişir. Meyve orta iriliktedir. Şiddetli periyodisite gösterir. Verimi orta düzeydedir. Kısmen kendine verimlidir. Meyvelerin tutunma kuvveti zayıf olup hasat öncesi erken döküm sorundur. Aşı ve çelikle çoğaltılır.
Adı: Halhalı
Sinonim: Derik
Yetiştiği Bölgeler: Mardin, Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş
Coğrafi dağılım alanı içinde 2 milyon civarında ağaç bulunmaktadır. Yeşil kırma zeytin olarak bölgede tüketilmekte, geri kalanı komşu Arap ülkelerine ihraç edilmektedir Siyah sofralık veya yağlık olarak da değerlendirilmektedir. Orta kuvvette gelişir meyveleri orta iriliktedir. Verimi orta düzeydedir. Kuvvetli periyodisite gösterir. Soğuğa karşı aşırı duyarlı değildir. Aşı ve çelikle çoğaltılır.
Adı: Gemlik
Sinonim: Triliye, Kaplık, Kıvırcık, Kara
Yetiştiği Bölgeler: GemlikBursa, Tekirdağ, Kocaeli, Bilecik, Kastamonu, Zonguldak, Sinop, Samsun, Trabzon, Balıkesir, İzmir, Manisa, Aydın, İçel, Adana, Antalya, Adıyaman ilerini içine alan çok geniş bir coğrafyada yetiştirilir.
Marmara Bölgesi'ndeki ağaç varlığının %80'ini, toplam ağaç sayısının %11'ini oluşturur. Sayı bakımından Memecik ve Ayvalık çeşitlerinden sonra 3. sırada yer alır. Orta kuvvette gelişir. Meyve orta iriliktedir. İyi bakım şartlarında düzenli ürün verir. Verimlidir. Kısmen kendine verimlidir. Soğuğa karşı kısmen dayanıklıdır. Çelikle çoğaltılır.
Adı: İzmir sofralık
Sinonim: İzmir
Yetiştiği Bölgeler: İzmir civarı
Yeşil sofralık olarak değerlendirilir. Orta kuvvette gelişir. Meyveleri çok iridir. Çok şiddetli periyodisite gösterir. Verimi düşüktür. Kendine kısırdır. Hasatta meyve kolay berelenebilir ve çelikle çoğaltılır.
Adı: Kan Çelebi
Sinonim: Nizip
Yetiştiği Bölgeler: Gaziantep civarı
Olgun meyve ve meyve özsuyu pembe-kırmızı renktedir. Pembe olum döneminde çizme pembe zeytin olarak işlenebilir. Yeşil sofralık olarak değerlendirilir. İyi bakım şartlarında kuvvetli gelişir. Meyveleri çok iridir. Periyodisite gösterir. Verimi iyidir. Soğuğa duyarlı olup çelikle çoğaltılır.
Adı: Kalembezi
Sinonim: Nizip
Yetiştiği Bölgeler: Gaziantep'in Nizip ilçesi ve Kilis.
İrili ufaklı ve yağ bakımından zengin meyveleri ile yağlık olarak değerlendirilir. İklime bağlı olarak hurma oluşturabilir. İri meyveleri siyah sofralık olarak değerlendirilir. Orta kuvvette gelişir. Meyveleri çok küçüktür. Periyodisite gösterir. Verimlidir. Soğuğa hassas olup aşırı kuraklıkta meyve kalitesi düşer. Aşı ve çelikle çoğaltılır.
Adı: Karamürsel Su
Sinonim: Su zeytin, Kalamata
Yetiştiği Bölgeler: Karamürsel, Kocaeli'nin Karamürsel, Gebze, Gölcük ilçeleri ve Bursa civarı.
Toplam ağaç sayısı 200.000 adettir. Çok az oleaeuropein içerdiğinden işleme sırasında kolayca tatlanır. Yağ oranı düşüktür. Kalamata zeytini adı altında siyah sofralık olarak işlenir. Orta kuvvette gelişir. Meyveleri çok iridir. Periyodisite gösterir. Verimi iyidir. Soğuğa duyarlıdır. Aşı ve çelikle çoğaltılır.
Adı: Kiraz
Sinonim: Topan Kiraz ve Oval Kiraz adlı iki tipi var.
Yetiştiği Bölgeler: Akhisar'ın Yayaköy kasabası, Manisa civarı
Meyve sapı uzun olduğundan hasadı zordur. Olgun meyveleri kiraza benzer. Siyah sofralık olarak değerlendirilir. Kuvvetli gelişir. Meyveleri iridir. Şiddetli periyodisite gösterir. Soğuğa karşı aşırı duyarlı değildir. Çelikle ve aşıyla çoğaltılır.
Adı: Kilis Yağlık
Sinonim: Kilis
Yetiştiği Bölgeler: Kilis, Gaziantep'in Merkez ve Oğuzeli, Şanlıurfa'nın Merkez, Kahramanmaraş'ın Türkoğlu, Mardin'in Cizre ilçeleri.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin ağaç sayısının %52'sini, toplam ağaç varlığımızın %2,8'ini oluşturur. Meyveleri yüksek oranda yağ içerir. Yağ kalitesi yüksektir. Salkım şeklinde ve mercimek iriliğinde meyve oluşur. Hasadı zordur. Orta düzeyde gelişir. Meyveleri çok küçüktür. Verimi iyidir. Mutlak periyodisite gösterir. Soğuğa karşı duyarlı değildir. Çelikle ve yumru ile çoğaltılır.
Adı: Manzanilla
Sinonim: Manzanillo
Yetiştiği Bölgeler: İspanya'nın Cordoba şehri, İspanya'nın Endülüs Bölgesi, Amerika, İsrail ve Avustralya.
Ülkemize 1974 yılında getirilmiştir. Toplam ağaç sayısı 160.000 adettir. Sofralık olarak değerlendirilir. İspanyol usulü yeşil sofralığa uygundur. Orta kuvvette gelişir. Meyveleri orta iriliktedir. İyi bakım koşullarında düzenli ürün verir. Verimi iyidir. Kendi kendine yeterli tozlanır. Soğuğa duyarlıdır. Çelikle çoğaltılır.
Adı: Kiraz
Sinonim: Topan Kiraz ve Oval Kiraz adlı iki tipi var.
Yetiştiği Bölgeler: Akhisar'ın Yayaköy kasabası, Manisa civarı
Meyve sapı uzun olduğundan hasadı zordur. Olgun meyveleri kiraza benzer. Siyah sofralık olarak değerlendirilir. Kuvvetli gelişir. Meyveleri iridir. Şiddetli periyodisite gösterir. Soğuğa karşı aşırı duyarlı değildir. Çelikle ve aşıyla çoğaltılır.
Adı: Memecik
Sinonim: Taş arası, Aşıyel, Tekir, Gülümbe, Şehir, Yağlık.
Yetiştiği Bölgeler: Muğla İzmir, Aydın, Manisa, Denizli, Muğla, Antalya, Sinop, Kahramanmaraş, Kastamonu'ya kadar geniş coğrafya.
Ege Bölgesi ağaç varlığının %50'sinden fazlasını, toplam ağaç varlığımızın %45,5'ini oluşturur. Yağlık ve yeşil sofralık olarak değerlendirilir. Kalite yönünden Ayvalık çeşidinden sonra gelir. İspanyol usulü yeşil zeytine işlenir. Çekirdeklerin çimlenme oranı yüksektir. İyi bakım şartlarında kuvvetli gelişir. Meyveleri iridir. Genelde şiddetli periyodisite gösterir. Verimlidir. Kısmen kendine verimli olup soğuğa ve kurağa karşı aşırı duyarlı değildir. Aşı ve çelikle çoğaltılır.
Adı: Memeli
Sinonim: Emiralem, Ak zeytin, Çekişte
Yetiştiği Bölgeler: Menemen, İzmir'in Menemen, Kemalpaşa, Manisa'nın Turgutlu ilçeleri.
80.000 civarında ağaç bulunmaktadır. Sofralık ve yağlık olarak değerlendirilir. Kalite yönünden Memecik çeşidinden sonra gelir. Kırma zeytin veya İspanyol usulü işlemeye uygundur. İyi gelişir. Meyveleri iridir. Periyodisite gösterir, verimi iyidir. Kısmen kendine verimlidir. Sulanan koşullarda soğuğa karşı duyarlıdır. Aşı ve çelikle çoğaltılır.
Adı: Samanlı
Sinonim: Tatlı Zeytin.
Yetiştiği Bölgeler: Karamürsel, Kocaeli'nin Karamürsel, Bursa'nın İznik ilçeleri.
Toplam ağaç sayısı 10.000 adettir. Yeşil sofralık olarak değerlendirilir. Oleaeuropein içeriği düşük olduğundan kısa sürede tatlanır. Bu nedenle Tatlı zeytin olarak da adlandırılır. Orta kuvvette gelişir. Meyveleri orta iriliktedir. Kısmen periyodisite gösterir. Verimi orta düzeydedir. Soğuğa duyarlıdır. Çelikle ve dip sürgünleri ile çoğaltılır.
Adı: Sarı ulak
Sinonim: Tarsus
Yetiştiği Bölgeler: İçel'in Merkez, Erdemli, Gülnar, Adana'nın Seyhan, Kozan, Yumurtalık ilçeleri.
500.000 civarında ağaç sayısı bulunmaktadır. Akdeniz Bölgesi ağaç varlığının %6'sını, toplam ağaç varlığımızın %0,6'sını oluşturur. Siyah ve yeşil sofralık olarak değerlendirilir. Kuvvetli gelişir. Meyveleri orta iriliktedir. Periyodisite gösterir. Verimi orta düzeydedir. Soğuğa duyarlıdır. Aşı ve çelikle çoğaltılır.
Adı: Sarı Haşebi
Sinonim: Haşebi
Yetiştiği Bölgeler: Altınözü, Hatay civarı.
600.000 civarında ağaç sayısı bulunur. Akdeniz Bölgesi ağaç varlığının %7,5'ini, toplam ağaç varlığımızın % 0.7' sini oluşturur. Yağlık ve siyah sofralık olarak değerlendirilir. Hurma oluşumu görülür. İyi bakım şartlarında kuvvetli gelişir. Meyveleri küçüktür. Verimi düşüktür. Şiddetli periyodisite gösterir. Soğuğa duyarlıdır. Aşı ve çelikle çoğaltılır.
Adı: Saurani
Sinonim: Savrani
Yetiştiği Bölgeler: Altınözü, Hatay civarı.
500.000 civarında ağaç bulunmaktadır. Toplam ağaç varlığımızın % 0,6' sını oluşturmaktadır. Yağ bakımından zengindir ve yağlık olarak değerlendirilir. Siyah ve yeşil sofralık olarak da değerlendirilir. Orta kuvvette gelişir. Meyveleri küçüktür. Periyodisite gösterir. Verimlidir. Soğuğa duyarlıdır. Aşı ile çoğaltılır.
Adı: Uslu
Sinonim: Akhisar
Yetiştiği Bölgeler: Manisa'nın Akhisar, Turgutlu, İzmir'in Kemalpaşa, Selçuk, Muğla'nın Merkez, Yatağan ilçeleri.
900.000 civarında ağaç bulunmaktadır. Toplam ağaç varlığımızın %1' ini oluşturur. Meyvelerin tam olgunluktaki parlak koyu siyah rengi ve tadı nedeniyle siyah sofralık olarak tercih edilmektedir. Sulanan koşullarda çok kuvvetli gelişir. Meyveleri orta iriliktedir. İyi bakım şartlarında düzenli ürün verir. Verimi orta düzeydedir. Soğuğa hassastır. Hasatta meyve kolay berelenebilir. Aşı ve çelikle çoğaltılır.
Adı: Tavşan yüreği
Sinonim: Ters yaprak
Yetiştiği Bölgeler: Fethiye, Muğla'nın Fethiye, Antalya'nın Akseki ilçeleri, Karaman.
30.000 civarında ağaç bulunmaktadır. Özellikle Antalya'da yeşil sofralık, Muğla'da siyah sofralık olarak değerlendirilir. Yağ içeriği düşüktür. Kuvvetli gelişir. Meyveleri çok iridir. Genellikle düzenli ürün verir. Verimi orta düzeydedir. Hasatta meyve kolay berelenebilir. Aşı ile çoğaltılır.
Adı: Yağ çelebi
Sinonim: Gaziantep
Yetiştiği Bölgeler: Gaziantep'in Nizip ilçesi, Kilis.
Yağlık olarak değerlendirilir. Hasat önü meyve dökümü görülür. Orta kuvvette gelişir. Meyveleri iridir. Periyodisite gösterir. Verimi iyidir. Soğuğa duyarlıdır. Aşı ve çelikle çoğaltılır.
Haldun Keskin
300 Milyon Zeytin Ağacı Bulunan İspanya'yı Geçmeye 10 Yıl Kaldı!
Büyük bölümü son birkaç yıl olmak üzere son 10 yılda zeytin ağacı varlığının 3 kat arttığını söyleyen Doğu Akdeniz Zeytin Birliği (DAZB) Başkanı Mehmet Güler, 10 yıl içerisinde Türkiye'nin 300 milyon ağacı bulunan İspanya'yı geçeceğini savundu.
DAZB Başkanı Mehmet Güler, cuma günü yaptığı açıklamada son 3-4 yıla kadar alternatif bitki olarak görülen zeytinin, yüksek getirisi ile üretici tarafından keşfedilerek umuda dönüştürüldüğünü söyledi. Türkiye'de zeytinciliğin geliştirilmesinin çiftçinin refah düzeyinin yükseltilmesinin yanında bitkisel yağ açığının giderilmesi için de büyük önem taşıdığını belirten Güler, kullanım alanı fazla olan zeytinin önemsenmesi gerektiğini ifade etti. Son yıllarda çiftçilerin en önemli geçim kaynaklarından biri haline gelen zeytin ağacı varlığının büyük bölümü son birkaç yılda olmak üzere son 10 yılda 3 kat arttığını vurguladı.
150 milyon zeytin ağacı var
Kayıtlı zeytin ağacı sayısının kısa sürede 113 milyona ulaşmasının sevindirici olduğunu anlatan Güler, "Kayıt dışıyla ağaç sayısının 150 milyon civarında olduğunu sanıyoruz. Bu gidişle 10 yıl içerisinde 300 milyon ağacı bulunan İspanya'yı geçerek dünya lideri oluruz" dedi. Bu ağaçlardan 57 milyon adedinde üretimin yapıldığını ve yılda 600 bin ton sofralık zeytin, 200 bin ton da zeytinyağı rekoltesi elde edildiğini vurgulayan Güler, önümüzdeki 5 yıl içerisinde diğer ağaçların ürün vermeye başlamasıyla zeytin üretiminin 1 milyon tonu, zeytinyağı üretiminin ise 300 bin tonu aşacağını kaydetti. Güler,zeytinyağı üretimini 300 bin tona çıkarmalarıyla birlikte bu alanda dünyada en çok üretimi yapan İtalya'yı da geçeceklerini savundu.
07 Temmuz 2007
Kaynak : http://www.tarimmerkezi.com/
Başlangıç
Zeytin ağacının günümüzden 6000 sene öncesinde Anadolu’nun güney doğusunda diğer ifade ile Yukarı Mezopotamya’da bilindiği, meyvelerinden faydalanıldığı, buradan Suriye ve Yunanistan üzerinden iklim bakımından uygun Akdeniz kıyılarına yayıldığı kabul edilmektedir.
Zeytinyağı, Akdeniz halkları tarafından gıdadan öteye, tıbbi ilaç, sihir ve keramet kaynağı olarak kabul edilmiş, refaha ve güce ulaştıran sıvı altın olarak adlandırılmıştır. Zeytin ağacı; ebedi gençliğin, bereketin ve asaletin sembolü olarak tarih boyunca itibar görmüş, zeytin dalı zafer ve barışın simgesi olmuştur.
Dünyanın en büyük zeytinyağı üretici ülkesi İspanya’dır, arkasından İtalya ve Yunanistan, daha sonra Tunus, Türkiye, Fas sıralanmaktadır. Libya, Cezayir, ve Portekiz gibi ülkeler de önemli üreticiler arasındadır. Zeytinyağının beslenmedeki faydası ve önemi yeni bölgelerde de yetiştirme denemelerini teşvik etmiş; Avustralya, Yeni Zelanda, Arjantin, ve ABD – Kaliforniya’da zeytinyağı üretimi için yeni zeytinlikler tesis edilmeye başlanmıştır.
Kalite
Zeytinyağı besleyici özellikleri ve diğer faziletleri ile bir hazinedir, yenilebilir yağlar içinde hazmı en kolay olanı ve pişirilmeden yenebilen tek nebati yağdır. Zeytinyağında kolestrol yoktur, 70% oranında tekil doymamış yağ asidi (mono unsaturated fatty acid) ihtiva etmesiyle de, faydalı kolestrolü (HDL) etkilemeyen fakat kandaki zararlı kolestrolü (LDL) düşürücü etkisi bulunmaktadır.
İnsan vücudunda meydana gelen oksidasyon reaksiyonları hücrelerin yaşlanmasına neden olan etkenlerdir. Bu reaksiyonların etkisini azaltan maddelere ANTİOKSİDAN denmektedir. Çoğunlukla taze meyve ve sebzelerde bulunan bu antioksidan maddeler, meyveden elde edilen tek yağ olan zeytinyağında yüksek miktarlarda bulunur ve polifenol olarak adlandırılır. Polifenol zeytinyağını havanın oksijenine karşı koruyarak acılaşmasını da engeller. Zeytinyağı, insan bünyesinin üretemediği asitleri ihtiva eder, A, D ve K vitaminlerinin alınmasını kolaylaştırır.
Zeytinyağı yemeğe kattığı besin değerinin yanında, lezzet, renk ve aroma gibi nebati özellikleri ile de değerlidir. Nebati özellikler; iklim, toprak, ırk ve hasat zamanı gibi faktörlere göre değişiklik göstererek ağız tadı tercihini oluşturur.
Zeytinyağının en önemli ölçülebilir vasfı olan oleik asit derecesi ile tat ve koku özellikleri onun kalite ve piyasa değerini tayin eder. 1%’e kadar asit ihtiva eden zeytinyağı; ekstra virgin, 1% - 2% arasındaki; virgin, 2% - 3.3% arası ise; naturel yemeklik yağ olarak kabul edilir, Kaynak: IOOC. Asit derecesi 3,3% den yukarı olanlar ise rampant sınıfına girer ve rafine işlemine tabi tutularak diğer nebati yağlar kategorisinde değerlendirilir.
Tecrübeli zeytinyağı tadıcılar zeytinyağını olumlu ve olumsuz olarak nitelenebilecek bir takım terimlerle değerlendirirler.
Olumlu nitelikler:
Elma, badem, ceviz, enginar, muz, kavun, ot kokulu, yaprak kokulu, mayhoş, meyvemsi, acı, yakıcı (bibersi), tatlı. Taze sıkılmış zeytinyağında meyvenin çok yoğun tadı ve kokusu bulunur. Zeytinyağı gırtlakta hafif bir acılık bırakabilir hatta bu acılık öksürüğe bile neden olabilir. Zeytinyağı ile yeni tanışan birini şaşırtacaktır, ama bu tür boğazı hafifçe yakan acılık zeytinyağında istenen (olumlu) bir özelliktir. Nispeten acı olan zeytinyağı daha fazla poliphenol içerir ve daha uzun zaman beklemeye dayanır. Zeytinyağı tüm bu özelliklerini meyvesi olan zeytinden alır. Zeytinyağı teknolojisindeki gelişmeler, meyvenin tüm olumlu özelliklerinin kaybedilmeden yağa taşıyabilmeyi hedeflemektedir.
Olumsuz nitelikler:
Acı:Ilımlı olduğu takdirde olumlu olarak nitelenirken aşırı olduğunda olumsuza döner. Yanık:Yağ çıkarma işleminde uzun süre ısınmaya maruz kalmış. Minder:Eski sistem preslerde zeytin hamurunun sıkıldığı torbaların kokusu. Yavan:Zeytinyağı beklerken tüm tadını ve kokusunu kaybetmiş. Gres:Mazot, gazyağı vb. maddelerle yakın temasta kalmış. Paslı/metalik:Uzun zaman metalle temas halinde kalmış. Ransid: Çok uzun süre beklemiş ve oksitlenmiş. Sirkemsi:Yüksek asitli tat. Küflü:Zeytin sıkılmadan önce uzun süre ve/veya kötü koşulda beklemiş, fermente olmuş.
Tedarik
Zeytinyağının tüm tarif edici olumlu vasıflarını taşıyabilmesi için, hasat sırasında zeytinin berelenmemesi, toplandıktan sonra en geç iki gün içinde tasnif edilerek salamura kaplarına girmeyecek küçük boyların yağ fabrikasına ulaştırılması gerekmektedir. Zira gecikme halinde zeytinde bozulma (kokuşma) ve fermantasyon (sirkeleşme) başlamaktadır. Bunu sonucunda zeytinyağı yüksek asitli ve kötü kokulu olmaktadır. Zeytinyağı üretimi (tasiriye) sırasında bunları giderici hiçbir işlem yapılmayacağından, bozulma depolama süresince de devam edecek ve yağ rampant sınıfına düşecektir.
Teknoloji
Zeytinyağı tesisi, zeytinin üretime girerken taşıdığı tüm vasıfları, hiç değiştirmeden zeytinyağına aktaran makineler grubudur. Ancak zeytinyağı, üretim sırasında gerek makinelerin kifayetsizliği gerekse makinelerin işin gerektirdiği gibi kullanılmaması yüzünden, onu diğer yağlardan ayıran üstün vasıfların bir kısmını veya tamamını kaybederek sıradan bir nebati yağ haline dönüşebilir.
Eski tip (taş ezme – pres) zeytinyağı tesislerinde üretim esnasında bir işlemden çıkan yarı-mamul diğer işleme açıkta taşınarak nakledilir. En sonunda zeytinyağı suyun üzerinden bir kap yardımı ile elle alınır. Bu sistem bugünkü şartlarda üretim ve hijyene dikkat dolayısıyla yoğun ve ağır işçilik gerektirdiğinden sanayi içinde giderek azalmaktadır. Bunu yerine, zeytin üretime alındıktan sonra, yarı-mamulün bir işlemden diğerine paslanmaz pompalar ve borular vasıtasıyla nakledildiği, son ucunda da; prina, karasu ve zeytinyağını ayrıştıran sistemler geliştirilmiştir ki bunlara İngilizcedeki continuous kelimesine benzetilerek KONTİNÜ SİSTEM denmektedir. Türkçesi: devamlı veya kesintisiz demektir.
Zeytinyağı üretim tesislerinin çok büyük bir çoğunluğu, üretim sırasında sisteme zeytin miktarı kadar sıcak su katılarak çalışmaktadır. Bu sistemler üretime giren zeytini; prina, karasu ve zeytinyağı olarak ayrıştırır ve ÜÇ FAZLI kontinü sistem olarak adlandırılır. Bu sistemde zeytin hamuru gereğince yoğurulmazsa zeytinyağının bir bölümü kaçınılmaz olarak prina içinde kalmaktadır. Bu hatayı telafi etmek üzere, yağı eriterek prinadan mümkün olduğunca ayrıştırıp geri kazanabilmek amacı ile sisteme aşırı sıcak su katılmaktadır.
Zeytinyağına antioksidan özelliğini veren polifenol maddesi, üretim esnasında, ya ısınan makinelerin soğutulmaması, ya da üretim sırasında makinelere verilen suyun aşırı sıcak olması yüzünden kaybolmaktadır. Bu maddenin zeytinyağında muhafaza edilmesi için zeytin hamurunun yoğurulduğu ve ayrıştırıldığı makinelerin iç sıcaklığının 28°C yi geçmemesi gerekmektedir. Bu özelliğin korunması için sıcaklığın otomatik olarak ayarlandığı termostat sistemi ile çalışan tesisler tercih edilmelidir.
Son yıllarda, farklı yerlerden getirilen zeytinlerin birbiri peşisıra işlenip karışmaması için geliştirilen ve tesisimize kurduğumuz batch (parti) sistemlerinde; yoğurucunun (malaxer) işlediği zeytin hamuru tekneyi terkettiğinde kalan artıklar yıkanmakta ve sonradan getirilen zeytin hamuruna, varsa eğer önceki partiden iyi-kötü hiçbir bakiye bulaşmamakta, yani kimsenin hakkı kimseye geçmemektedir. Zira batch (baç okunur) sistemlerinde zeytin yoğurma tekneleri, peşpeşe tek sıra halinde değil, yanyana paralel sıralanır.
Muhafaza
Ağaçtan toplandığı gibi bekletilmeden getirilen sağlıklı zeytinlerden, yukarıda belirtilen vasıflarını bozmadan ve hijyenik ortamda elde edilen zeytinyağı; istenen kalite vasıflarına sahip olarak tüketileceği zamana kadar sıcaktan ve güneş ışığından korunarak tercihen paslanmaz çelik, seramik küp, galvanizli teneke veya cam kaplarda ağzı hava almayacak şekilde kapatılarak serin bir yerde muhafaza edilmelidir. Bu kaplar sezon öncesinde sabunlu (deterjan kullanılmaz) sıcak su ile yıkanmalı ve iyice durulanarak kuru bir şekilde kullanıma hazır tutulmalıdır. Yeni sıkılmış, yüksek vasıflara sahip zeytinyağı hiçbir şekilde, daha önce zeytinyağı kabı olarak kullanılmış olsa dahi yıkanarak temizlenmemiş kaplara, plastik bidon veya şeffaf pet şişelere konmamalıdır. Zira artık maddeler ve plastik, zeytinyağı ile kimyasal reaksiyona geçerek zeytinyağının hızla bozulmasına yol açar. Ayrıca zeytinyağının civarındaki kokuları emme özelliği olduğundan, kaplar ağzı açık ve etrafında hoş olmayan kokulu maddelerle birlikte bulundurulmamalıdır.
Son Sözler
-Zeytinyağı insanlara bahşedilen en kıymetli nimetlerden biridir.
-Zeytinyağı; kadrini bilenlerce eski zamanlarda olduğu gibi lezzetteki mükemmelliğin ve saflığın sembolü olmaya devam etmekte, ağaçtan sofraya yolculuktaki işlemlerde hangi teknolojiden geçerse geçsin nefasetindeki yalınlığının olduğu gibi muhafazası beklenmektedir.
-Zeytinyağı tesisi; getirilen zeytinden muhtevasını bozmadan fiziki yolla, yalnızca sıkarak ve ayrıştırarak zeytinyağı üreten makineler grubudur.
-Bozulmuş zeytinden makbul zeytinyağı üretmek mümkün değildir. Ancak getirilen zeytinin kalitesinden daha düşük vasıfta zeytinyağı teslim etmek tesisin kusurudur.
Muhterem zeytin üreticileri ve zeytinyağını tercih edenler,
Buraya kadar yazılanlar, tarihin mirası görenekler ile yayımlanmış muhtelif kaynaklarda belirtilen ve mesleğin uzmanlarınca kabul edilen temel bilgiler olup, çalışma ve üretim disiplinimize yön vermektedir. Ancak eksik kalmış, izahata muhtaç, fuzuli gayret öneren veya hatalı bilgiden dolayı istenmeyen sonuçlara yol açabilecek hususların tarafımıza ulaştırılması memnuniyetle karşılanacaktır.
Semih Aydın, miras zeytinyağı Ltd
TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, ihracat yaptığı 38 ülkede personeline pazar araştırması yaptırdı, araştırma sonucunda ortaya çıkan damak zevkine uygun ürünleri piyasaya sürmeye başladı. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, "Önce pazara girelim, ardından duruma göre kendimizi yönlendiririz demiyoruz. Yeni girdiğimiz bir ülkenin tüketicilerine ’Biz sizi tanıyoruz ve sizin isteklerinizi biliyoruz’ mesajı veriyoruz" dedi. Çetin, Amerika’daki tüketicilerin ürünü tattıktan sonra almayı tercih ettiğini, Japonların ise sağlıklı ürünleri tercih ettiğini kaydetti. ABD’deki mağazada müşterilere özellikle tadım yaptırdıklarını, tadan tüketicinin ürünü mutlaka aldığını ve sonrasında sürekli markasıyla istediğini bildiren Çetin, Uzakdoğu’da özellikle de Güney Kore’de mutfak alışverişini sadece kadınların yaptığını, o pazarda kadınların zevkine uygun ürünleri belirlediklerini söyledi. Japonların etikette detaylı bilgi istediğini dile getiren Çetin, "Japonya’da ürünün özellikle insan sağlığına etkileri konusunda bilgi isteniyor. Bir de hikayesi olan ürünler daha fazla ilgi görüyor" dedi. Çetin, Avrupalı tüketicilerin organik ürünlere ilgi gösterdiğini, İskandinav ülkelerindeyse tüketicilerin farklı ambalaj, yağ çeşitleri ve yağın renginden etkilendiğini belirtti.
Tariş "Damak tadı haritası" çıkardı
Kaynak : http://www.tarimmerkezi.com/
Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, "Amerikalılar birürünü tatmadan almıyor. Güney Kore'de ise mutfak alışverişini kadınlar yapıyor" dedi
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği'nin ihracat yaptığı 38 ülkede personeline pazar araştırması yaptırdığı, araştırma sonucunda ortaya çıkan damak zevkine uygun ürünleri piyasaya sürdüğü açıklandı.Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, yaptığı açıklamada, bir pazara girmeden ciddi pazar araştırması yaptıklarını, ürün seçimi ve sunumunu buna göre belirlediklerini kaydetti.
Sunum önemli
Çetin, kurum personeline yaptırdıkları pazar araştırmasının yeni pazarlarda ürünün kabul görmesini kolaylaştırdığını belirtti. Tariş Zeytinyağı'nı 38 ülkeye ihraç ettiklerini belirten Çetin, "Önce pazara girelim, ardından duruma göre kendimizi yönlendiririz demiyoruz. Yeni girdiğimiz bir ülkenin tüketicilerine 'Biz sizi tanıyoruz ve sizin isteklerinizi biliyoruz' mesajı veriyoruz" dedi.
Etiket bilgisi
Çetin, Amerika'daki tüketicilerin ürünü tattıktan sonra almayı tercih ettiğini, Japonların ise sağlıklı ürünleri tercih ettiğini kaydetti. ABD'deki mağazada müşterilere özellikle tadım yaptırdıklarını, tadan tüketicinin ürünü mutlaka aldığını ve sonrasında sürekli markasıyla istediğini bildiren Çetin, Uzakdoğu'da özellikle de Güney Kore'de mutfak alışverişini sadece kadınların yaptığını, o pazarda kadınların zevkine uygun ürünleri belirlediklerini söyledi. Japonların etikette detaylı bilgi istediğini dile getiren Çetin, "Japonya'da ürünün özellikle insan sağlığına etkileri konusunda bilgi isteniyor. Bir de hikayesi olan ürünler daha fazla ilgi görüyor" dedi. Çetin, Avrupalı tüketicilerin organik ürünlere ilgi gösterdiğini, İskandinav ülkelerindeyse tüketicilerin farklı ambalaj, yağ çeşitleri ve yağın renginden etkilendiğini belirtti.
Türkiye'de tek
Çetin, Tariş markalı zeytin ve zeytinyağlarının analiz ve kontrollerinin, 2000 yılından bu yana Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'ne akredite olan laboratuvarlarda yapıldığını belirtti. CahitÇetin, "Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, bu akreditasyona sahipTürkiye'deki tek üreticidir. Ürünlerimiz, dört ana başlık altında toplanır: Zeytinyağı, zeytin, özel ürünler ve kişisel bakım ürünleri. Hepsi Tariş'ten, hepsi Ege kökenli" diye konuştu.
Farklı lezzetler sunuyor
Cahit Çetin, uluslararası akrediteye sahip laboratuvarlarında degüstatörler tarafından yapılan tadımlarla zeytinyağı alımı yaptıklarını belirtti. Çetin, farklı lezzetleri tüketicinin beğenisine sunduklarını ifade etti.Tariş'in 130 ürün çeşidi olduğunu söyleyen Çetin, "Özellikle aromalı yağlar uzun çalışmalar sonucu elde ediliyor. Yağların en önemli özelliği, karışımda değerlendirilen meyve ve baharatın yağının kullanılması. Piyasada 6 çeşit aromalı yağımız bulunuyor, Bunlar, turunç, biberiye, mandalina, sarmısak, kekik ve fesleğen" diye konuştu.
Hürriyet , 24 Haziran 2007
TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin " Türkiye'nin gelişen zeytinyağı sektörü desteklenmelidir. Çünkü Türkiye, zeytinin anavatanıdır" diye konuşuyor.
-Peki Türkiye genel anlamda bir sıçrama yapabilir mi?
57. hükümet zamanında belirli iyileştirmeler oldu. Bozuk orman alanları zeytinciliğe tahsis edildi. Yani son yıllarda bakış açılarında bir farklılaşma var. Ancak Türkiye'nin gelişen zeytinyağı sektörü desteklenmelidir. Çünkü Türkiye, zeytinin anavatanıdır. Türkiye zeytincilikte önünde olan ülkeleri üretim anlamında geçebilecek kabiliyettedir. Bugün için en büyük İspanya. Franko zamanında iki hedef koydular. Turizm ve zeytincilik. Bunu başardılar. Ama pazarlamada İtalyan lobileri çok önemlidir. İtalyan lobileri özellikle Amerika'da çok hâkimdir. Üretimde ikinci sırayı İtalyanlar alır, üçüncü sırada Türkiye alıyordu 1950 yılından önce. Sonra Yunanistan bizi geçti, Tunus bizi geçti, Suriye de geçmek üzere. Yani biz 5., 6. sırayı paylaşıyoruz.
-Bu durumda sağlam bir politika oluşturulması gerekiyor...
Şimdi burada bir iki konuda dikkat çekmek istiyorum. Bir tanesi fidan dikiminde üreticinin rehberlik sistemiyle bilgilendirilmesi meselesi. Bunun için Tarım Bakanlığı'nın ziraat teşkilatları var. İzmir'de, Bornova'da Zeytincilik Enstitüsü var. Çok bilgili, bilgi birikimi yüksek uzmanlar çalışıyor. Bu, bizim için şans. Hatta orada gen bankası bile var. Dikkat edeceğimiz şey, coğrafi iklimsel özelliklere göre ürünlerin seçimlerinde hassas davranmak.
'Yurtdışından Zeytin Ağacı İthal Edilmesin'
-Bu arada yurtdışından yoğun biçimde fidan alınıyor. Sakıncalı değil mi?
Yurtdışından zeytin ağacı ithal edilmesine karşıyız. Kendi zeytin kültürümüzü, genetik yapısını bozabiliriz, yozlaşmaya neden olabilir. Bu, önemli tehlikelerden bir tanesi. İşte bu noktada Tarım Bakanlığı'na görev düşüyor. Genetik hastalıkların yayılmasına dikkat etmemiz lazım. Çünkü geçtiğimiz yıllarda Aydın'da mantar hastalığı oldu. Bu hastalıkların yayılması söz konusu olabilir.
-Fidancılığı, ithalatı anlattınız. Ayrıca oluşturulacak ulusal politikaların başka unsurları da var mı?
İhracat politikalarının sağlıklı olması gerekir. Zeytinyağı ihracat politikaları, teşvikler falan çok önemlidir. Zeytinyağında çeşitli ihracat- ithalat politikalarının bize dayatılması muhtemeldir. AB müktesebatı adı altında bunlar yapılabilir. Gelişmekte olan zeytinyağı sektöründe her türlü politikaya ticari amaçlı bakacaksınız. Üretici ülkeler İspanya, İtalya, Yunanistan'ın kolay mal tedarikinden tutun da dünyada ticareti lehlerine yönlendirmek isteyen tavırlarıyla karşı karşıya kalacağız. Hükümetimiz de, ilgili kuruluşlarımız da, halkımız da bu konuda hassas olmalıdır. Çünkü zeytincilik, Türkiye'nin tarımsal geleceğidir. Bir de bağcılık var...
Serdar KIZIK
Dobruca (Rumence
: Dobrogea ; Bulgarca
: Dobrudja, Добруджа), Karadeniz ile Tuna nehri arasında kalan, Romanya 'nın Köstence ve Tulça illeri ile Bulgaristan 'ın Hacıoglu Pazarcık ve Silistre illeri sınırları içinde bulunan bölgedir.
Romanya kısmında
Bulgaristan kısmında
Tarih
"Padişah Mihail 8 (VIII) Paleolog, ki birleştirsin deyi, hem kaaviletsin deyi hristian olan türk sen-selerni Tuna boyunda, kailolmuş. 1259 ilda yapılsın orada gagauz padişahla hem ki Varna veliatına gelsin Kaykauz îzedin Anatoliyanın Sultanı, hangisini mongollar trondan düşürmüşlâr hem zorluklara koymuşlar.
Mihail padişahın kaillunı kabul edip İzedin Kaykauz Sultan kendi adamlarınlan, hem ana-sırdan, hani hristiankaymış, Vizentiyaya geçmiş gelmiş Varnaya.
Bir farsis yazıcı -manuskript- "Uguzname" (14 ebedtân) hani bulunmuş Viyena bibliotekasında, gösterier, ki İzedin bey saklı brakmış Anatoliyi hem da flotasilan-gemilerinlân geçmiş gelmiş Varnaya.
Yazıcı Grigoraş yazıer, ki İzedin Varnadan, teklif etmiş Padişahı Mihail 8, ki kabul etsin onu bir yardımcı gibi ki o yardım versin ona karşı skiflerâ hem da kabul etsin toprak, viliat, erleşmek için.
Açan İzedin adamlarınlan selçuklarınlan erleşmiş Balçıkta Karbunaş viliatında, o zaman düzmüş orada bir beylik, padişahlık, eni padişahlık (gagauz padişahlu).
Sultan İzedin, Gagauz padişahlıını düzdüktân sora 1263 ilda geçmiş Kostantinopolâ Mihail padişahın yanına hem kendi erinâ brakmış paşa, vali gubernator buba kardaşinı, Sarı Saltuku (1263)." Mihail Çakır. http://www.edingagauz.com/forum/viewtopic.php?p=2482#2482
Osmanlı
döneminin sonlarına doğru, 1864
'te kurulan Tuna vilayetine
dahil edilmiştir.
1877
-1878
yıllarında yapılan Doksanüç Harbi
sonucunda kuzeyi Romanya'ya, güneyi ise Bulgaristan'a dahil edilmiştir. bereketli topraklarıyla bilinir.